ADALET DUYGUMUZU HİÇBİR ZAMAN KAYBETMEYELİM!
Güzel bir söz var derler ki; » Yasadığın yeri cennet yapmadığın sürece kaçtığın her yer cehenemdir.» diye.
Bayram Türkmez
golbasigazetesi@gmail.com - 05355673077ADALET DUYGUMUZU HİÇBİR ZAMAN KAYBETMEYELİM!
Güzel bir söz var derler ki; » Yasadığın yeri cennet yapmadığın sürece kaçtığın her yer cehenemdir.» diye.
Onun için kendi kendimize dert yanmaları bırakacağız. Şikayet edilen konuların/sorunların çözümü için yapabileceğini yapacaksın konuşabileceğini konuşacaksın, yazabileceğini yazacaksın, İlgili ve Yetkilileri harekete geçirebildiğini geçireceksin. Kaybolan bir değerimiz varsa, onu korumanın yoluna bakacağız, ona gücün yetmiyorsa onu besleyen enerjinin/unsurların kaybolmaması için gereğini yaparak inandığımız yolda yürüyeceğiz.
Hiç birşey yapamazsak bile Türkçe’ye sahip çıkalım, yabancı kelimelerin işgalinden kurtar ya da yabancı kelimelerin işgal etmesine fırsat vermeyelim. Türkçe Konuş, Türkçe Yaz, Türkçe Düşün… sözünü ilke edinelim. Yediğimiz, içtiğimiz, giydiğimiz, yazdığımız ya da model olarak aldığımız ürün ve kişilerde yabancı hayranlığı olmasın. Bu konu da sinerji oluşturduğumuzda çok etkili olacaktır.
Bazen, bende kendi kendime diyorum, Bizim, Anayasamızda bile dilimiz TÜRKÇE yazıyor. Değişmez maddeleri ile korunmuş olmasına rağmen nasıl olmuşta yabancı kelimelerle kuşatılmış ve halen kuşatılmaya devam ediyor. RTÜK olsun, Atatürk’ün mirası olan TDK olsun yeterli özeni göstermiyor belli ki! diyerek kendi kendime söyleniyorum. Başta hastaneler olmak üzere birçok devlet kurumunda yabancı kelimeler/tabelalar kullanılıyor, televizyon konuşmaları ve filimlerinde teşvik edilmese de hatırı sayılır derecede kullanılıyor! Bunları ilgili ve yetkililer sadece seyretmekle kalıyor. Halbuki ANAYASA ile de TÜRKÇE güvence altına alınmış.
Bu süreç böyle giderken tabi ki ortaya da yozlaştırılmış bir kültür, geçmişinden kopuk bir kuşak, özgüveni olmayan bir gençlik ve köklerinden koparılmaya yüz tutmuş nesillerle karşılaşıyoruz.
Bugün herşey silahlı çözüm üzerine kurgulanmış, milletlerin ve devletlerin kurtuluşu ya da kuruluşu silahlı mücadele sonucu oluyor/oluşuyur diye müthiş bir algı var. (Aslında bu kısa süreçli bir çözüm olarak var zira en son örneğini Suriye'de/Esad uygulamalarında görüyoruz!-Esat rejimi 24 yıl sürdü, sonrası ortada Akıl ve Bilim yolundan giden, öz kültürünü koruyan İsrail'e bak koskoca ortadoğu da neleryapıyor!!!) Televizyon dizilerinde şiddet eksik olmuyor, Türkçe ye özen gösterilmiyor ve emeğin önemini anlatan hikayeler yok denecek kadar az. Neden Televizyon konularına Türkçe ile ilgili yaptırımlar/sorumluluklar/zorunluluklar getirilmiyor? Bunu da hiç anlamıyorum.
Zaten, Atatürk "Türkiye Cumhuriyetinin Temeli Kültürdür" diyerek önemine dikkat çekmişti. Kültürel mücadelede yetersiz kaldığımızı düşünüyorum.
Paranın nasıl kazanıldığından habersiz, emeğin ne olmadığını bilmeyenleri koymuşlar oraya kız/erkek rol modeller artık onları gören gençlerde diyor ki, «yaşam da, dünya da böyle»!!!
Ülkemizde TÜRKÇE konusunda hassasiyet olması gerekiyor. Biz Türk Milletiyiz, burası Türkiye Cumhuriyeti Devleti. Bir hikaye anlatacaksan Avrupa’yı örnek gösterme, ABD yi örnek gösterme Arap kültürünü de örnek gösterme! Öncelikle köklü tarihindeki cevherleri işle, onları günyüzüne çıkart, onları yaygınlaştır, koru ve gelecek kuşaklara aktarmanın yoluna bak. Olması gereken budur, ancak bu konu da zayıflıklar ve zaaflar olduğu görülüyor.
Şu halimize bakıyorum da, kültürümüzün de bu kadar sömürülmesine, yozlaştırılmasına rağmen yine de umutluyum. Çünkü, köklü tarihini ve kültürünü unutmamış, Kur'an dan dinini, köklerinden dilini iyi bilen önemseyen insanların, kitlelerin varlığı azda olsa bir güç oluşturuyor.
Türkçe konusunda hizmet için kurulan bazı STK yöneticilerinin kendilerine hizmet ettiğini duyuyor ve görüyoruz. Bu durum daha da vahimdir. Zira, buna «ihanet» derler, çünkü umut edenlerin umutlarını yok ediyorlar. Umutların yok edilmesi demek, ruhun yara almasıdır. Sadece Türkçe değil ki, her alanda bu toplumun önüne düşüpte ben en iyisini yaparım!, ben en iyisini bilirim! Ben en güzeline götürürüm! Gibi söylemlerle kitleleri peşlerinden koşturan en ufak bir sosyal, siyasi, kültürel gücü olupta eylem anlamında birşey yapamıyorsa, amaçları doğrultusunda yaşam alanlarını genişletemiyorsa bunlarında zayıflıklıkları ve zaafları sorgulanmalıdır.
Benim, işim yazıp, toplum bilincine sunmaksa, siyasetçinin işi de dedikodu üretmek değil Anayasa ve Yasalara uygun olarak görevini yapmak ve yaptırmaktır. Zira, Adalet konusunda bile gerek Anayasamız da, gerek yasalarımızda (15 gün önce Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan tarafından açıklanan 4.Yargı Strateji Paketi haricinde) bir eksiklik yoktur.
Yani, sorun uygulamadadır, uygulayıcılardadır. Kimse bir Cumhuriyet Savcısının ya da Mahkeme hakiminin o yasayı elinden alamaz. Savcısı da, Hakimi de o yasayı uygulamakla sorumlu ve zorunludur. Ancak, uygulamıyorsa bunda yasaların bir suçu yoktur. Sadece, o hakim ve savcının, yani adalet uygulayıcısının suçu vardır, onun adalete olan ihaneti vardır. Bunlar affedilmemelidir. Cezası direk meslekten men etmek! Gibi ağır yaptırımları olmalıdır.
Milletler ve Devletler, adaletsiz uygulamalarla nereye kadar yaşayabilir ki! Zaten ne diyordu mahkeme duvarları «Adalet, Mülkün/Devletin Temelidir.» İşte var olan yazılı adaleti uygulamıyorsa, bu mülkün/devletin temeline dinamit koymak gibi bir durumu da ortaya çıkarır. Onun için mevcut Anayasa ve Yasalar çok önemlidir. Devlet Adil'dir.
Hangi güç olursa olsun devletin kurumlarını itibarsızlaştıramaz sadece yasaya ve anayasaya uyulması, uygun olması konusunda çalışmaları, eylem ve söylemleri olabilir.
Devlet kurumlarını itibarsızlaştırmak, bu milletin devlet inancını da yok etmeye yönelik bir eylem sayılmalı ve «ihanet» ile sorumlu tutulmalıdır. İtibarsızlaştırılan devlet kurumları değil, o kurumları yönetenler, o kararları alıp, uygulayanlar olmalıdır. Onların itibarı yok edilip, kamuoyuna da anlatılmalıdır. Kurumsal olarak itibarsızlık oluşturmak bu ülkeye ve milletimize yapılan ihanet’tir.
Adalet, herkese lazım, her zaman lazım. Devletleri ayakta tutan Adalettir. Anayasa ve Yasalardır, Adil ve Hak’lı uygulamalardır.
Şahsen benim inancım kaybolmadı, adalet duygum oldukça yüksek ve yaşadığım yerde de uygulanması için çaba sarfediyorum. Kimi zaman burada yazarak, kimi zaman mahkemelerde hak arayarak, kimi zaman CİMER aracılığı ile Adalet Bakanı Sayın Yılmaz Tunç’a yazarak. Sonucunda birçok olumsuzlukları anlatarak adaletin nerede durduğunu da görüyorum. Zaman zaman kendimi o kadar yorulmuş, umutları tükenmiş hissediyorum ki alıp başımı gidiyorum dağ başında bir orman köyüne misali herşeyden, her türlü sorumluluktan uzaklaşmak isteğiyle! Alın adaletinizde sizin olsun diyerek! Ancak yine olmuyor. Gittiğim yerde de bazı yasaya, yönetmeliklere, kararlarla uymayanlarla karşılaşıyorum. Yine duramıyorum yine yazıyorum. Adalet, Hz. Ömer'in adaleti gibi olmayabilir. Böyle bir beklenti umudum yok! Ancak mevut yasalarla da bazen olmuyor! Çünkü, diğer taraftan açgözlü ticaret yapanları, paraya tapan insanları görüyorsun.Onlar için adalet, yasa önemli değil, Para, Para Para...Onlar için adalet, yasa önemli değil, Para, Para Para...kazasınlar yeter! Ne kadar zarar veriyorlar, sadece adalete olan inançları kaybettirmiyorlar, devlete olan inançlarında kaybolduğunu görüyorum. Bunların yasalara/yönetmeliklere TürkDevletine ve Türk Milletine hizmet etmedikleri ortadadır. Sadece, uluslararası bağlantıları olan Etnik Irkçılar ve Dinsel Bölücülerin amaçlarına örtülü olarak hizmet ediyorlar!
Sorunlar belliki tespit edilmiş. Bu durumu geçen hafta Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan 4. Yargı Paketi Strateji Belgesi ile milletimize açıkladı. Ve bu olması gerekenlerin 4. yıl içerisinde gerçekleşeceğini de belirtti.
https://www.adalet.gov.tr/cumhurbaskani-erdogan-dorduncu...
Adalet adına bu çok önemli bir tespit ve acil uygulamaya geçilmesi gereken belgedir. Büyük Türkiye’nin ve Türk Milletinin buna ihtiyacı olduğunu düşünüyorum.Zaten seçim yasası değişikliği ile seçileceklere kriterler, sorumluluk ve zorunluluklar getirilmesi gerçekleşirse ülkemiz için pozitif bir devrim olur.
Benim umutlarım var, adalet duygumu da zaten hiçbir zaman kaybetmek istemem. Çünkü, huzuru ve umudu veren bana odur.
Saygılarımla
Bayram Türkmez
04 Şubat 2025