Barıştırın, bu şairleri artık...Barışsın bu düşünceler...
BARIŞTIRIN, BU ŞAİRLERİ ARTIK! BARIŞSIN ARTIK CEMAATLER İLE ATATÜRK, VEFA BORCUNU ÖDESİN ARTIK DİYANET! BİTSİN, KAVGALARA GÖTÜREN DÜŞÜNSEL BÖLÜNMELER!
Bayram Türkmez
golbasigazetesi@gmail.com - 05355673077BARIŞTIRIN, BU ŞAİRLERİ ARTIK!BARIŞSIN ARTIK CEMAATLER İLE ATATÜRK, VEFA BORCUNU ÖDESİN ARTIK DİYANET!
BİTSİN, KAVGALARA GÖTÜREN DÜŞÜNSEL BÖLÜNMELER!
Edebiyat, Sanat… ne kadar derin izler bırakıyor. Sadece ruhumuzda değil, toplumsal belleğimizde de öyle…
Siyasete alet olan ya da siyaset yapan şair, yazar, edebiyatçı, felsefeci… gibi değerlerin geçmişte birbirlerine olan eylem ve söylemleri yüzünden halen toplumsal bölünmeler, kutuplaşmaları da taşıyor.
Düşünsel ayrışmaların olması normal ancak bu konularda saplanıp kalmak, şartlanmak ne kadar doğru onu tartışmak gerekiyor!
Zamanında ve şartlarında birbirine ters düşen, dünya görüşlerinde ayrılan, siyasi fikirlerinde …zor anlar yaşayan/yaşatan şair, yazar ve sanatçılar kim varsa bunları nasıl barıştıracağız. Nasıl birbirimizi anlayacağız! Nasıl ortak yaşam kültürü oluşturacağız? Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nde kaosları nasıl önleyeceğiz? Milletleşme sürecimizi nasıl tamamlayacağız?...
Mesela, bir Nazım Hikmet’i, hep komünist diye anlattılar, Komünizmi de bir öcü gibi, dinsiz, imansız olarak tanıttılar. Döneminde komünizm üzerine yazılar yazmış, benimsemiş…Dönemin Sovyet politikalarına yakın durmuş bir yazar...
Nazım Hikmet’in yaşadığı dönemde, Türkiye siyasetçileri/devletin köşe başını tutanlar… ABD politikalarını uygulayacağım diye, Rusya yanlısı ne kadar yazar çizer, şair var ise hepsini bir şekilde sürgün hayatı yaşatmış. İyi de devletin içindeki Amerikancılar! Kimdi? diye kimse sormamış.
1947, 1948 ve 1949 yıllarında ABD ile yapılan 3 ayrı anlaşma zaten Türkiye’yi adeta küçük bir Amerika güdümü yapmak için altyapısı oluşturulmuştur. Bu anlaşmaları yapanlar ve destekleyenler kimlerdi? Devletin, iç ve dış politikalarını yöneten bu insanlar niye ABD ye böyle tavizler vermişti?
Bunlar hiç sorgulanmadı. Devletin önemli kademelerinde görev alanların kimisi Rusya’dan sürgün edilmiş, ataları denizlerle, yollarda kırılmış Kafkas kökenli yöneticilerdi, kimisi de komünizmi dinsiz, imansız gören cemaat topluluklarıydı.
Özellikle, Kafkasya bölgesinden sürgün edilenler, Sovyet Rusya’ya olan kin, öfke ve intikam duygularıyla, “senin düşmanın, benim dostumdur” sözünü de uygulamalarıyla hatırlatıyordu. Türkiye, dış politikalarında bu etkiyi iyice bir araştırmak gerekiyor!
Diğer taraftan, Milli şairimiz Mehmet Akif Ersoy’u ve İstiklal Marşı’nı beğenmeyen, Din üzerine güzellemeler yapan Necip Fazıl Kısakürek nerede ayrılmışlardı? Türk Milliyetçisi ve Turancı Hüseyin Nihal Atsız ile Sebahattin Ali niye ters düşmüştü? Ya da Köy enstitüleri yine ABD’nin eğitim anlaşmasıyla ve bunu da komünizm proggandası olarak sayıp kapatılma süreci başlı başına sessiz bir kaos’tur.
Hatta, Mevlana ile Hoca Nasrettin’in de barışması gerekir. Önemli olan bizlere neler bıraktıklarıdır, hangi doğru yöntem ve metodlarla toplumun gönlünde, aklında yer edindiler ona bakmak lazım.
Diyanet kurumu da küs olmasa da, dargın olmasa da Atatürk’ü sık sık anabilmelidir.
Hatta, Diyanet 1924 yılındaki kuruluşundan dolayı Atatürk'e sık sık vefa borcunu ödeyebilmelidir.
Türk ortak kültürü içinde yoğurulmuş önceden var olan mezheplerle de barıştırılmalıdır.
Zira, fetö haini gibi millet düşmanları mezhepleri ortadan kaldırmaya çalışarak cemaatlerin yolunu açmışlardır.
Türk Düşmanı olan Cemaat önderleri, müritleri… Atatürk ile barışmalı, barıştırılmalıdır.
Milli Mücadele de büyük katkıları olan Kazım Karabekir Paşa ile Atatürk nerede ters düşmüştü? Birisi Laik Cumhuriyet der iken diğeri İslam Cumhuriyeti diyerek ters düştülerse bunları geleceğe taşımak birliğimize, dirliğimize verilecek zarar değilmidir? Ayrıştırmaya neden olacak bu zehirli düşüncelerin oluşturduğu düşünsel çatışmaları da ortadan kaldırmak lazım..Dinsel bölücüler ile etnik ırkçıların bu konuları kullanmasına fırsat verilmemesi gerekir.
1980 öncesi Sünni/Alevi diye kırdırdılar ancak görüldü ki (Maraşta, Sivasta, Çorum’da )Türk’ü, Türk’e kırdırıyorlar o zaman beyinlerde bir şimşek çaktı ve kucaklaşmak gerektiği anlaşıldı. Kucaklaşıp, barıştırmak lazım, nerede bu milletin, bu devletin sevdalısı varsa onları kucaklamak/kucaklaştırmak lazım.
Hele ki, son birkaç dönemdir Türk-Kürt diye düşman oluşturmaya çalışanlar yokmuydu, oysaki yüzyıllardır barışık olan ülkemizin kurucu unsurlarını birbirine düşürmeye çalışan hainlerin tuzağına düşürmek isteyenler halen işbaşındaydı. PKK/YPG..vb. terör sorununu kürt sorunu diye pazarlayanlar da pek masum düşüncenin insanı değillerdi!
Geçmişi, gelecekle kucaklaştırmak lazım…Yüzlerce yıllık, binlerce yıllık köklerimize ulaştırmak için gerekeni yapmak lazım.
Bir, barıştırmayacaksanız hainliği tescillenmiş olan, yüce Türk milletini sırtından vuranlarla, kin, nefret duygularıyla hareket edip bu milleti birbirine düşürenlerle, kutuplaştırıp kırdırmaya çalışanlarla, milli mücadele de düşmanla işbirliği yapanlarla ve halen milletleşme sürecimizin önünde engel olanlarla… barıştırmayın.
Çünkü, onlar zaten barışsa bile göstermeliktir, onlar sinsidir. Onlar hainlikleri genlerine kadar işlemiştir. Onlar kodlanmış bu milletin içindeki nifaklardır. Onlar dinsel bölücüler ve etnik ırkçılardır. Onlar var ya ah onlar…bu milletin ezeli ve ebedi düşmanları olmuştur.
Saygılarımla
Bayram Türkmez
1 Temmuz 2023