Bu DÜNYA GÜNLERİ, Milli Günlerimizi tarihten silebilir!
Dünya Günleri adı altında “özel günler” kutlamanın “milli günleri” unutturma gibi bir olasılığı çok güçlü olarak var.
Bayram Türkmez
golbasigazetesi@gmail.com - 05355673077BU "DÜNYA GÜNLERİNİ" KUTLARKEN, "MİLLİ GÜNLERİMİZ" ZAMAN İÇERİSİNDE UNUTULMASIN! KÜLTÜR EMPERYALİZMİ SORUNLARIN KAYNAĞI, GÖLBAŞI'NDA BİLE BU GÖRÜLMÜYOR!
Dünya Günleri adı altında “özel günler” kutlamanın “milli günleri” unutturma gibi bir olasılığı çok güçlü olarak var.
5 Ekim’de “dünya öğretmenler günü” adıyla kutlama yapanlar vardı. Oysaki bizim milli öğretmenler günümüz 24 Kasım Atatürk’ün başöğretmen olarak tanımlandığı gündür.
20 Kasım’da “dünya çocuk günü” kutlaması yapanlar var. Oysaki bizim milli çocuk günümüz 23 Nisan Ulusal,Eğemenlik ve Çocuk Bayramı’dır.
7-13 Nisan dünya Sağlık Haftası kutlaması yapanlar var. Oysaki bizim 14 Mart milli Tıp Bayramımızdır.
8 Mart Dünya Kadınlar Günü kutlaması var. Oysa bizim 5 Aralık Milli Kadınlar Günümüz…
Ve buna benzer birçok Dünya Günleri adı altında kutlamalar yapılıyor. Bence, kendi kimliğimizi öncelikle korumalıyız ve toplumsal sinerji oluşturmak içinde kurumsal etkinliklerle desteklenmelidir.
Dün de, Dünya Kızlar Günü idi. Kız çocuklarına yönelik sevgiler sunuldu, İlçe Spor ve Gençlik Müdürlüğü’de sportif etkinliklerle kutladı. Bu tür kutlamalara da aslında karşı değilim ancak madem kutluyoruz bu çocuklara milli duygularımızı çağrıştıracak, kendi kültürümüzü yaşatacak, tarih sayfasından köklü hatıraları canlandıracak konular içerik seçilerekte kutlanmalıdır.
Zaten Türkçe olmayan birçok kelime kullanmak zorunda kalıyoruz kamu eliyle, sporun yanısıra toplu halde bir “seğmen” gösterisi sunulsa, başka bir etkinlikte de toplu halde “zeybek” çalışması yapılsa kötümü olur. Zira, bu kültür/ halk oyunları çok sayıda insanın birarada bulunarak, toplu gösteri yapmasına uygundur.
Önümüzde bir Cumhuriyet Bayramı var ve diğer milli ve manevi bayramlar...Atatürk’ün Ankara’ya Gelişi gibi etkinliklerde toplu halde yapma şansımız olan bu kültürel değerlerimizi sadece yaşatmakla kalmayacağız, o gençlere de köklü tarih ve kültürümüzün bir parçasını aşılamış/bilinç kazandırmış olacağız.
Sadece bu değil, güzelim Türkçe'yi de korumamız lazım. Kamu eliyle Aynı zamanda pilates - fitnes - Zumba - Spinning gibi yabancı terimlerin yer aldığı spor etkinliklerini ön plana çıkararak Türkçe’yi katleden, yabancı kelimeler karşısında Türkçe’yi kuşattıran zihniyeti de uyandırmamız lazım.
Uyandırmamız lazım çünkü herkes bilir ki, “Konuştuğun Türkçe kadar Türk’sün”…Hadi, bu cümleyi uç noktada yorumlayanlar olabilir onun için şöyle diyelim. “ Kendi kültürüne, köklü tarihinden gelen Türkçe’ne sahip çıktığın kadar Milletine hizmet edersin. Tabi, özünde hizmet etme duygu ve düşüncesi varsa!
Son günlerde savunma Sanayi üzerine daha da yatırım yapılması, Savunma Sanayisinin daha da geliştirilmesi üzerine gerek kamusal, gerek siyasi ve sosyal gurupların dillendirmesini duyuyor/görüyoruz. Bu durum aslında hepimizi tedirgin ediyor. Bugün olumsuzluklar yaşıyorsak bunun temelinde kültür emperyalizmin etkisi var. Bu durumla vahşi kapitalizm kendisine böylece yer bulmuştur.
Ancak bunun çözümü de belli. Ne olursa olsun, her zaman milli duyguyu, milli direnci toplumsal yaşayamazsak, hele ki çocuklara sadece “lay lay lom” türünden etkinlikler yaptırarak, kendi öz kültürünü yaşatamazsak, dogal olarak milleti için, gelecek için bir sorumluluk duygusu hissetmeyecektir. Onun için kuşaklar arasında tarih ve kültürel bağlarımızı güçlendirmek için çalışmalar yapmak lazım.
Bu ve benzeri konularda yazıp söylenebilecek çok şeyler var ancak fazla da sıkıcı olmayacak şekilde konuyu birde buradan hatırlatmak ihtiyacı hissettim. Bir taraftan Avrupa, bir taraftan Arap kültürü arasına sıkışmış olan Türk Kültürü'nü yaşatmak için yüzlerce, binlerce yıldan beri gelen öz kültürümüzden kopmamamız gerekiyor.12 Ekim 2024
Saygılarımla
Bayram Türkmez
12 Ekim 2024