03 Nisan 2025 - Perşembe

AZERBAYCAN'DA NAZIM HİKMET HAYRANLIĞINI BİLİYORMUSUNUZ!

“Söylesem tesiri yok, sussam gönül razı değil” diyen Türk şair, yazar, felsefeci 16.YY. da yaşamış olan Fuzuli’nin doğumunun 531.yılıdır.

Yazar - Bayram Türkmez
Okuma Süresi: 7 dk.
Bayram Türkmez

Bayram Türkmez

golbasigazetesi@gmail.com - 05355673077
Google News

FUZULİ ANMA TOPLANTILARI VE NAZIM HİKMET...

AZERBAYCAN'DA NAZIM HİKMET HAYRANLIĞINI BİLİYORMUSUNUZ!

“Söylesem tesiri yok, sussam gönül razı değil” diyen Türk şair, yazar, felsefeci 16.YY. da  yaşamış olan  Fuzuli’nin doğumunun  531.yılıdır.

Fuzuli, Azerbaycan Türkçesi’ni edebi dil haline getirerek, milli kimliğin oluşmasında etkilidir. Türkiye’de şiirleri çok bilinmese de, Azerbaycan’da çok kişi onun şiirlerini ezbere bilir.  Büyük düşünür Fuzuli ile ilgili buraya çok güzel kelimeler yazılır, hem de uzun uzun ancak ben, Türkiye’deki yakın tarihimizle ilgili bir bağını anlatmak istiyorum.

   Türkçeyi olduğu gibi , şiirleri ve yazılarıyla Türk Edebiyatını dünya ya anlatan yazar Nazım Hikmet Kömünizm propagandası yaptığı gerekçesiyle yıllarca hapishane de yattı. Kitapları imha edildi. Haziran 1951 tarihinde Rusya’ya gitti, 25 Temmuz 1951 de Bakanlar Kurulu Kararı ile de Türk vatandaşlığından çıkarıldı.  ABD politikalarını uygulayan, kömünizmle mücadele kapsamında her türlü yayını, yazıyı ve övgüyü suç sayan o dönemin sistem yöneticileri Nazım Hikmet’i de hapislerden sonra memleket hasretiyle bırakmışlardır. Zira, Nazım Hikmet, bu özlemi birçok şiirinde ve söyleminde dile getirir. Nazım Hikmet’e 58 yıl sonra, Türkiye Cumhuriyeti Devleti Bakanlar Kurulu tarafından   10 Ocak 2009 da Türk Vatandaşlağı verilerek yeniden Türk kimliğine kavuşturulmuştur.

     Nazım Hikmet’i anlatmaya sayfalar yetmez onun için konumuza dönüyorum ve asıl adı Muhammed Fuzuli olan şair, yazar ve ünlü düşünürü anma toplantılarına katılıp, onunla ilgili söylemlerini hatta -alıntıladığım-bir anısını buraya yazmak istiyorum.  Rusya gibi, Romanya ve Azerbaycan’da Nazım Hikmet’e sahip çıkmış onu Azerbaycan’da defalarca ağırlamışlar, söyleşilerinde büyük alkışlar tutmuşlar ve kendilerinden bilmişlerdir. 

   Bu konudaki bir anısını Prof.Dr. Hayrettin İvgin Ocak 2025 tarihinde yayımlanan Kültürel AZERBAYCAN isimli dergi de uzun uzun anlatmış ancak ben özetlemeye çalışacağım.

“Nazım Hikmet, 1958 yılının Eylül sonlarında Moskova’dan Bakü’ye gelir. Taşkent’te “Asya-Afrika Ülkeleri Yazarlar Konferansı” yapılacaktır. Nazım Hikmet bu konferansa Bakü’den katılacaktır. Bakü’den gemi ile Türkmenistan’ın Krasnovodsk Limanı’na, oradan trenle Taşkent’e gidecektir.

Nazım’ı, Azerbaycanlı Yazar/Birlik Başkanı Mehdi Hüseyin misafir ediyor kızı Ziver ve doktoru Galya ile birlikte Taşkent’e gönderdi. Orada büyük bir çoşku ile karşılandı. 3 Ekim 1958 de Taşkent’te konferans başladı. Mehdi Hüseyin’de Taşkent’e sonradan gelerek o da Fuzuliyi öven bir konuşma yaptı. Nazım Hikmet, Sovyet Yazıcılar Birliği’nin üyesidir. (1928 yılında kurultaya onur üyesi seçilmiş, Sovyetler Birliği Yazarlar Kurultayı’nın da delegesi olmuştur.) 4-6 Aralık’ta açılan üçüncü kurultay bitti.

 Bakü’de, Fuzuli’nin ölümünün 400.yıl anısına etkinlikler yapılacak. Bu etkinlikle ilgili olarak Nazım Hikmet’in de görüşlerine başvururlar. Nazım’ın, Bakü gazetesinde Fuzuli ile ilgili görüşlerine yer verilir.

O dönem Fuzuli’nin ölümünün 400.yılında,  heykeli için 9 Ekim 1958 tarihinde Bakü-içeri şehirin kapısının önündeki parkta temel atılır. Nazım Hikmet’te bu temel atma törenine katılır ve bir konuşma yapar.

   Türkiye’den de davetli olan Türk Dil Kurumu Başkanı Ağah Sırrı Levend’te bir konuşma yapar. Nazım, yüzünde büyük bir sevinçle, üstelik ayakta Ağah Sırrı Levend’i alkışlıyordu. Çoktandır bir Anadolu Türkünün yüzünü görmemişti. Bir süredir Anadolu Türkçesiyle konuşan birine rastlamamıştı. Anadolu Türküne ve Türkçesine hasretti. Bu hasretle kürsüden inen Ağah Sırrı Levend’i kucaklamak ve kutlamak için yöneldiğinde, Ağah Sırrı Levend bilerek ve kasten ona arkasını dönüp, görmemezlikten gelir. Bu olay herkesin gözü önünde cereyan eder.

Nazım çok üzülür, üzüntüsü yüzüne ve hareketlerine yansır, ama suskundur. Birkaç konuşmadan sonra söz sırası Nazım Hikmet’e gelir.

  Nazım, daha kürsüye çıkmadan yer gök alkışlarla inler. Nazım, konuşmasını Fuzuli’nin ünlü “Şikayetnamesi”si üzerine kurdu…(uzun olacağı için yazmıyorum) Bu konuşma aynı zamanda Agah Sırrı Levent’e indirilen bir şamar gibi oldu. Salondakiler ayakta çılgınca alkışlıyordu ama sadece Ağah Sırrı Levend yerinde oturuyor ve alkışlamıyordu. Alkışlar, “Ey Ağah Sırrı Levend! Ne olur sen de alkışla! der gibi aralıksız, gürültüler içerisinde devam etti. Levend, inad etti alkışlamadı. Bu konuşmanın metni “Fuzulinin Selamı” başlığıyla 10 Aralık 1958 tarihli gazetelerde yayımlandı.

Nazım Hikmet’in bu konuşmasının selama işaret ettiği cümleler bugün (1939 yılında kurulan 1945 yılında ziyarete açılan)Nizam-ı Gencevi adına Azerbaycan Edebiyat Müzesi’nde yer aldı...”  bu anı yazısı böyle uzayıp gidiyor ancak ben özetlemeye çalıştım.

    O dönem de ABD hizmetkarlığını yapan hükümet ve kadroları kömünizm propangandası yaptığı gerekçesiyle Nazım Hikmet’i yasaklı kılmış, Hapis yatırmış, Türk vatandaşlığından çıkarmış ancak yine gardaş ülkemiz Azerbaycanlılar sahip çıkmış. Türkiye’den gelen TDK Temsilcisi de belli ki, çekincelerinden/korkusundan Nazım Hikmet’le kucaklaşamamış!

    Bu hikayeyi okuyunca o kadar bir derinlik buluyorum ki.

Ancak, öğrenme isteğinin yanısıra sorgulama yeteneğini de kaybedenlere bunlar anlatılmaz, anlatılsa da başka gözlükle bakar.

   O dönemin solcu geçinen, Nazım Hikmet severleri bile hiç sorgulamamış belli ki, “Nazım Hikmet’i hangi kadrolar perişan etti, hapis yatırdı, ülkesinden kovaladı. ABD politikalarını hangi kadrolar uyguladı? Belliki temelde olan Etnik Irkçılar üzerinde hiç durmamışlardır.

Sadece  cemaat yapılanması olan dinsel bölücüler üzerinde bir tehlike görmüşlerdir. Aslında, bu cemaatlerin oluşmasında, örgütlenmesinde ve ABD ile bağlantısında da bu etnik ırkçılar vardı. Bunu hep ıskaladılar ve halen ıskalıyorlar. Sadece 1 yönetene bakıyorlar da, kadrolarını görmüyorlar!

    Bu yazımızla,  Türk Edebiyatında önemli yeri olan, bunu evrensel boyuta taşıyan, köklerimizin izlerini sürdüren  şair, yazar ve ünlü düşünür Fuzuli’yi saygıyla anıyorum.

Türkçe’nin ve Türk Edebiyatının yine Şair, Yazar, Mücadele insanı Nazım Hikmet’i saygıyla anıyorum. Ruhu Şad Olsun

Sevgi ve Saygılarımla

Bayram Türkmez

03 Nisan 2025

#
Yorumlar (0)
Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.
Tüm Yazıları