Türk kelimesini kullanmaktan imtina edenler “muhacır” diyor.
Türk Milletini böyle böyle bölüp, parçalıyor ve Türklüğü zayıflatarak sömürge olarak kullanmak üzere binbir türlü projenin ürünü olan bu deyişleri, aklında, kalbinde, ruhunda az bir şey de olsa Türklük duygu ve şuuru olan hiç kimse “muhacır” diyerek hi

Bayram Türkmez
golbasigazetesi@gmail.com - 05355673077Türk kelimesini kullanmaktan imtina edenler “muhacır” diyor.
Türk Milletini böyle böyle bölüp, parçalıyor ve Türklüğü zayıflatarak sömürge olarak kullanmak üzere binbir türlü projenin ürünü olan bu deyişleri, aklında, kalbinde, ruhunda az bir şey de olsa Türklük duygu ve şuuru olan hiç kimse “muhacır” diyerek hitap etmemesi gerekir.
Geçmişte yaşadığımız gibi bugün de örneklerini çok duyuyoruz.
İlçemiz Yağlıpınar Köyü/Mahallesi’nin kurucuları Karaçay Türkleri olup, bazı siyasiler ve sosyal insanlar buna “Karaçay Muhacirleri” diye hitap ederek anlatıyor. Bir dönem Bulgaristan’dan ülkemize gelen, hatta Gölbaşımızda da hatırı sayılacak kadar çok olan Türkler içinde hep “muhacır” denilmiş ancak Bulgaristan Türkleri olarak sonra anılmaya başlamıştır.
Tüm belgeler ve Google araştırmalarına da bakarsanız Karaçaylıların Türk olduğu ortadadır. Atatürk’ün bu konu daki araştırma ve söylemi de ortadadır.
Bunun en somut örneğini Yağlıpınar Mahallemizde de yaşıyoruz. Bazı gazetelerde ve yapılan açıklama da şöyle deniliyor. “ Cami 1939 yılında Kafkasya muhacirlerinden Karaçaylı İlyas Bayçora tarafından yapılmıştır.” Niye “Kafkasya Türkü” ya da “Karaçay Türkü” İlyas Bayçora tarafından yapılmıştır! denilemiyor.
İşte bu Türklüğü zayıflatanların projelerinin başarıya ulaştığına dair bir örnektir. Oysaki İlyas Bayçora Karaçay Türkü’dür ve Türklüğümüzle gurur duyuyoruz.
Yağlıpınar Mahallesi’nin önceki dönem muhtarı olan Ramazan Mirza'da bir Karaçay Türkü’dür. Ve bunu haykırarak söylüyor. Her etkinlikte konuşuyor. Buna bende çok tanık oldum.
Ayrıca, muhtar seçildiğinde ilk yaptığı çalışmalardan birisi de Yağlıpınar köy konağı/ Kültür Merkezi salonuna büyük bir Atatürk portresi yaptırarak yanına da Atatürk’ün Karaçay Türkleri için söylediği sözü “"Kafkasya’ya gidin, onları bulun, en katkısız, en saf Türkçeyi onlar konuşurlar."sözünü yazdırması olmuştur. Karaçay Türklerinden olan Ramazan Mirza’ların dedelerininde köyün kuruluşunda yer alıyor.
Ben Türküm diyen bir insana, tutupta siz “muhacirsiniz” demek ya da siz Türk değil “şu etnik kökendensiniz”diyerek yalan, yanlış bilgiler sunmak, “ben türküm” diyen birisine “sen Türk değilsin” dayatmasını yapmak normal değil!
Bu konularda ülkemiz çok örneklerini gördü ve sonucunda hep Türklük zarar gördü, Türklük zayıflatıldı, Türklük yok edilmeye çalışıldı. Şimdi de kültürel olarak bunun sıkıntılarını hissediyoruz!
Bir dönem Türkiye'ye, Gölbaşı'na Bulgaristan’dan göçenler oldu. Bu göçenler anavatanlarına gelmişti ancak onlara da hemen “muhacirler” denildi. Oysa, muhacir dedikleri, Osmanlı döneminde Anadolu’dan Batı Trakya ya gönderilen Türklerdi. Zorunluda olsa anavatanlarına dönmüşlerdi.
“Ben sadece Türk değil, Türkoğlu Türk'üm ve Türk olarak öleceğim!” Olimpiyat, Dünya ve Avrupa Şampiyonu Milli Haltercimiz Naim Süleymanoğlu ülkemize geldiğinde böyle sesleniyordu. (Ruhu Şad Olsun) Ondan sonra gelen Türklere “muhacir” diyenler azda olsa sesini kesti.
Aynı Şekilde;
Batı Trakya Türklerinin birliği ve beraberliği için yüreği çarpan, çalışmalar yapan Dr. Sadık Ahmet oralardaki baskılar sonucu haykırıyordu "Ben Türk olduğum için hapse götürülüyorum. Türk olmak suçsa tekrarlıyorum, Türküm ve öyle kalacağım” diyordu. Sadık Ahmet, 24 Temmuz 1995'te ailesiyle birlikte geçirdiği şüpheli bir trafik kazası neticesi hayatını kaybetti. (Ruhu Şad Olsun.) Batı Trakya’da Türklüğü hatırlatan ve yaşatan bir simge haline geldi.
Ancak, bu muhacır kelimesinin kullanıldığı zaman diliminde yaşayan gençler, çocuklar bu Türkleri hep “muhacır” olarak bildiler, söylediler. Çünkü, oralardan ülkemize göçenlerin, Türk olduğu zayıf anlatılmış, yüksek sesle de "bunlar soydaşlarımız, Türkler" diye haykırılmamıştı.
Bu “muhacır” kelimesini özellikle kullanan ve proje haline getiren sömürge ülkelerinin işbirlikçileri olan etnik ırkçılar ve dinsel bölücülerin oyunu bir süre tutmuştu. Bu zaman diliminde kültürel bir zayıflık verildi.
Şimdi, Anavatanlarındaki köklerine dönen, kökleriyle buluşan ve ben Türküm diye haykıran insanlara “muhacir” diyerek ya da “sen Türk değilsin” deyip kendi etnik kültüründe yaşam alanını genişletmek, güçlendirmek için çaba harcanmasını sağlamak normal değil. Ben şahsen hiç normal görmüyorum!
Hünkar Hacı Bektaş Veli’nin dediği gibi, BİR OLACAĞIZ, İRİ OLACAĞIZ, DİRİ OLACAĞIZ…Hep birlikte Türk Milleti olacağız.
Saygılarımla
Bayram Türkmez
18 Eylül 2025