SANAT KİMİN İÇİN? SANAT KENDİMİZ İÇİN!DİR
İlçemizde ikamet eden usta edebiyatçılardan Şair-Yazar Ferruh Sidar öyle birşey söyledi ki bugüne kadar "sanat kimin içindir?" sorusuna verilen cevapları unutun!

İlçemizde ikamet eden usta edebiyatçılardan Şair-Yazar Ferruh Sidar öyle birşey söyledi ki bugüne kadar "sanat kimin içindir?" sorusuna verilen cevapları unutun!
Edebiyatçı Ferruh Sidar'ın bu söylemi sanat adına çalışma yapanları kızdırabilir! belki de yeni bir tartışmanın kapısını açıp "doğru söylüyor" diyebilirler.
En iyisi ben kısaca Gölbaşılı hemşehrimiz Ferruh abiyi anlatayım, sonra da "sanat kimin içindir? diye sorduğum soruya verdiği cevabı yazayım.
İlçemizde 50 yıldan beri ikamet eden, Şair-Yazar Ferruh Sidar ağabey ile zaman zaman görüşürüz.
Edebiyat ve Yazarlık alanında usta bir kalem ve yorumculuğu ile bilinen Ferruh ağabeyin belirgin bir özelliği de lafını hiç esirgemez oluşudur. O’na, “Gölbaşı Öyküleri-1 …” adlı kitabımdaki eksiklikleri sorduğumda durumu olgun bir şekilde karşılamış, kitabı okumuş ve de tek tek sıralamıştı görüşlerini, ben de kritiklerini yazmıştım gazetemizde.
Hatta kitap yazarken, “ilk okumayı, düzeltmeleri yaparım; yardımcı olurum” deyişine karşın ben, inatla kendimde ne var ne yok dökeyim; kendimi bir göreyim diyerek kimseyi dinlememiştim...
Emekleri için kendisine ne kadar teşekkür etsem azdır. Sonunda yazarlıktan beni sınıfta bırakmamıştı.
Gölbaşı’nda en yaşlı usta edebiyatçılardan, Yazar ve Şair olarak Ferruh Sidar abi var. Kendisine sağlıklı, huzur dolu yaşam dilerim.
Geçen hafta bir konu aklıma takıldı, yine Ferruh abiye telefonla sorma gereği duydum. Sağ olsun bana zaman ayırdı epey bir konuştuk. Soru şu idi. “Ferruh abi, bugüne kadar birçok araştırma ya da roman türünde kitapların oldu, seminerlere katıldın, söyleşiler yaptın, makaleler yazıp şiirler okudun, artık karalama defterini de söylemiyorum bile. Tüm bu birikim ve tecrübelerinden sonra bu yapılan çalışmaların amacı/hedefi olarak neler söyleyebilirsin?
Ferruh abi, farklı boyutlardan bakıp düşünce üreten bir insan olarak bana çok mantıklı gelen şu açıklamayı yapmıştı:
“Bayram kardeşim, sanatçı özelliği taşıyan kimseler yaşadığı çağı kurgularıyla öne iten düşünürlerdir. Düşünme eylemini biçim olarak; söz, yazı, resim, nota, heykel ve hareket haline yani düşünceye dönüştüren kimselerdir.
Yeni çağların ışıklı yüzünde mutlaka izleri vardır onların. Ancak daha önce de sorduğun bu konuya ilişkin merakının; “Sanat, sanat için mi yoksa sanat, toplum için mi?” tartışmasının neden noktalanmadığıyla ilintili olduğunu anlıyorum.
Hiç uzatmadan, SANATIN SANATLA VE DE SANATIN TOPLUMLA OLAN BAĞI BİR YANA, BENİM AÇIMDAN SANAT KİŞİNİN KENDİSİ İÇİNDİR.
Örneğin,14. Yüzyıl ortalarında, 4. Philip döneminde Ruhani krallık olan kilisenin eşi görülmemiş bir hızla örgütlenerek askeri gücünü oluşturduğu, mantığın bulunmadığı, mistisizmin hüküm sürdüğü, felsefe ve yargılama yasak edilse de seziş gücünün önüne geçilemediği zamanlardı. Kimi düşünce adamlarının mahkûm edilmesine karşın ilginç bir anlamayla sanata fazla ilişilmemişti. Yönetimler, insan düşüncesindeki derinliklerin sanatla açık bir biçimde dile getirilmeyeceğine inanıyordu. Kendi sistemlerinin sanatla olan bağı nedeniyle de sanatı kendi malları gibi algılıyorlardı.
Hal böyleyken Ressam Giotto’nun o ortamda; etrafı sis ile çevrelenmiş mihrap üzerine yerleştirilen ateşli İtalyan kafalarını bir kenara bırakarak yaptığı güzel ve canlı Meryem resimleriyle geleneğin sanatla yıkılışına yol açışı bireysel duygu ve düşünceleriyle ilintiliydi. Kısacası, yönetimin de toplumun da isteyeceği bir şey değildi bu durum…”
NOT- Fotoğraf 2018 yılında ilçemizin sosyal insanlarından şair-ressam- rahmetli Mehmet Halis Bozkurt (mekanı cennet olsun) ile ziyaretimizden)