Ah Türkçem, ne çekiyorsun bu zalımların elinden!
Kamu da görev yapanların Türkçe’yi ve İnsan’ı bölmeye, cinsiyet ayrımı yapmaya hakkı yok!
Kamu da görev yapanların Türkçe’yi ve İnsan’ı bölmeye, cinsiyet ayrımı yapmaya hakkı yok!
Devlet, Anayasası ve yasalarıyla birlikte İNSAN odaklı sistemini geliştirirken, birçok kamu görevlisinden hatta eğitimciden ya da toplum önderlerinden "İnsan" odaklı değilde, cinsiyet ayrımı yapan kelimeler duymak kamu adına çok rahatsız edici aslında…
Gölbaşı’ndaki kamu kurumlarına bakın, Adliye, Kaymakamlık, Belediye vd. hiçbirisinin kapısında kadın yönetici için “Müdüre” diye yazmaz. Kadın da, Erkek te olsa hep "Müdür" yazar. Çünkü, Devletimiz Cinsiyet ayrımı yapmaz. İnsan odaklı sistemin gereği budur.
Adliye de, hiçbir kadın hakimin kapısında “Hakime” yazmaz, çünkü kadında/erkekte olsa Hakimdir ve İnsan merkezlidir.
Türkçemiz, o kadar güzel, o kadar duru ve anlaşılır ki, yüzyıllardan beri Anadolu’nun da derinliklerinden gelen bu köklü dilimizin zenginliğini ancak İNSAN odaklı düşündüğümüz zaman göreceğiz.
Hani, bazen şikayet ediyoruz ya , kuşak çatışmasından, gençlerin yaşlıları anlayamadığından, ya da çocuklar ile büyüklerin dünyasının farklı olduğundan filan…
Bunun temelinde köklü kültürümüzü kuşaktan kuşağa aktaramamak yatıyor. Taşıyamıyoruz maalesef ya da taşınmasına fırsat vermiyorlar gelecek kuşaklara…Sonra da karşımıza yeni bir nesil çıkıyor!
Daha önce de çok defa yazmıştım. Yaklaşık 2 yıl Koronovirüs diye bir Salgın dönemi yaşadık. Bu salgının adını Pandemi olarak kamuoyuna anlatan ilk önce ilgili bakanlar, medya oldu. Oysa ki, Tıp okuyanlar hariç Pandemi nedir? diye sorsak kimse bilmiyordu. Ancak, dedesinden, ebesinden gelen Salgın kelimesini biliyordu. Birden bire bir Pandemi kelimesi furyası oldu ve Salgıncılar ile Pandemiciler kültürü oluştu.
Çok rastlıyoruz, arapça kökenli ya da direk arapça olan kelimeleri genelde muhafazakar kesimler kullanıyor.
Diyelim ki, bir ortamda Kuran-ı Kerim ayetleri okunacaktır. Türkçe de bunu anlatmak o kadar kolay iken (Yavaş, Hızlı, Yüksek Sesle, Tekrardan, Düşündürerek okumak…)artık nasıl isteniyorsa o şekilde türkçe ile rahatça yazılıp/anlatılabileceği yerde “ Tilavet””Kuran Tilaveti”… diye açıklamalarla anlatılıyor. Kuran-ı Kerim’den ayetler okuyacağız, Dualar edeceğiz!... dense neyi kaybederiz!
Toplumsal olarak kabul edilmiş bile olsa aslında ben, bir cenaze için “defnediyoruz” kelimesini bile Türkçe karşısında doğru bulmuyorum. Türkçe gayet açık ve net birşekilde anlatıyor konuyu zaten. “toprağa veriyoruz” “Toprağa gömüyoruz” hatta bazen “son yolculuğuna uğurluyoruz” “sonsuzluğa uğurluyoruz” “Ruhsal alemde yerini aldı” gibi kelimelerle de bağlıyoruz.
Türkçemiz oldukça zengin ve bu zenginliği de farkında olmadan! azaltıyoruz... Bu durum aynı zamanda özgüven ve köklü kültürümüzünde azalmasına eştir.
Ancak, neden böyle yapıyoruz! bilenler yazabilir.
Sevgi ve Saygılarımla
Bayram Türkmez
03 Mart 2023