Bu hayallerim beni mahvediyor!
Her insan gibi bende hayal kuruyorum ancak bazen bu duruma kendimi fazla kaptırıyorum. Kendime ait hayallerimin yanında ülkemle ilgili hayaller kuruyorum. Hem de 100 yıl sonrası içinde.

Bu hayallerim beni mahvediyor!
Her insan gibi bende hayal kuruyorum ancak bazen bu duruma kendimi fazla kaptırıyorum. Kendime ait hayallerimin yanında ülkemle ilgili hayaller kuruyorum. Hem de 100 yıl sonrası içinde.
Hep güzel hayaller kuruyorum, Birliğimiz, Dirliğimizin olduğu, 100 yıl sonra da Türk vatanı olarak anılıp, Türk Milleti olarak konuşulup milli bayramlarımızı daha bilinçli ve çoşkulu şekilde kutladığımız zamanlar olarak düşlüyorum.
Bazen, «şeytanda dürtüyor» misali, aklıma kötü kötü şeylerde geliyor. Hep güllük gülistanlık olacak değil ya, malum bu milleti birbirine düşürmek isteyen, kutuplaştırıp, ayrıştırmak isteyen, hatta birbirine kırdırmak isteyen sömürge ülkelerinin işbirlikçileri var.
Etnik Irkçılar ve Dinsel Bölücüler diye sınıflandırdığımız bu işbirlikçi bölücülerin varlığını ve faaliyetlerini de hesap etmek gerekiyor. Şükür ki, Türk Milletinin inançlarını ve inandıklarını silemediler, yok edemediler ancak çabaları halen var. Devletimiz 100 yıllık 300 yıllık planlarını mutlaka yapıyordur, ona göre yol ve yön alınıyor ancak Türk vatandaşı olarak bende her türlü hayalini kurma hakkımı kullanıyorum. En güzel yönlerini düşünürken yüzde 1 dahi olsa en kötü olasılıkları da düşünüyorum/Düşlüyorum.
Zaten, Atatürk ne demişti. » Türkiye Cumhuriyeti’nin temeli Kültürdür.»
En büyük işgal kültürel alanda oluyor. En güçlü ve etkili dönüşüm kültür alanında oluyor. Emperyalist ülkelerin kullandıkları alanların terörle birlikte en etkilisi bu alan. Üstelik herhangi bir cezası filanda yok. Son zamanda çıkarılmaya çalışılan emperyal güçlerin olumsuz etkilerine karşı hazırlanan, kamuoyunda «etki ajanlığı»yasası olarak anlatılan yasa belki işe yarayabilir.
Onun için kültürel mücadelenin, silahlı mücadeleden daha önemli olduğunu düşünüyorum. Her alanda Türk Kültürünün geçmişini de geleceğe taşımanın önemini her zaman anlatmalıyız, aynı zamanda yaşamalıyız.
Yazımın başında da dedim ya, Yüzde bir ihtimal olsa dahi her türlü olumsuz gelişmeleri de hesap ederek 100 yıl sonrasının hayallerini de kuruyorum. En son kurduğum hayalde ilçemizde yapılan camilerde Türk İzlerinin olmayışı (Türk Bayrağı, Türkçe yazı Türk tarih ve kültürüne ait figürler vb.) üzerine oldu.
Hatta, Denizli'nin Baklan ilçesinin Boğaziçi Mahallesi'nde yer alan tarihi Çalkebir Cami, mimarisi ve göz alıcı detaylarıyla dikkat çektiği haberini de yapmıştık. Caminin giriş kapısının sol tarafında, üzerinde 1293 tarihi yazıyor. Caminin iç mekânında yer alan kalem işi süslemeler, Türk-İslam anlayışının izlerini taşıyor.» Bu durum aynı zamanda Anadolu'da Türklerin hakimiyetini / tapusunu gösterir.
Gölbaşı'nda son 1-2 aydan beri yaklaşık 10 kadar cami açılışı/yenilenmesi haberleri yaptım ve bununda etkisiyle hayal kudum. Birde, aklımıza Suriyeli filan sığınmacılar geliyor. Ayrıca, sağdan soldan göç ettirilmiş, Türklüğü unutturulmuş müslümanlığı kalmış insanlar, etnik ırkçıların faaliyetleri, dinsel bölücülerin çalışmaları da gelince Türkiye’nin nüfusu üzerindeki kültürel değişimi yani demoğrafik yapının değişmesi söz konusu olabilir!!
Dediğim gibi bu bir hayal. Şimdi olmaz ancak 100 yıl sonrası için yüzde 1 ihtimalde olsa bu var. Türk Milletinin varlığını, Türk Devletinin bekasını ilgilendiren bu konularda nasıl bir tedbir alınabilir ki?
Diyelim ki, ülkenin demografik yapısı değişti, yani Türk Tarih ve Kültürü üzerine izler azaldı ya da kalmadı. Neden kalmadı? Sorusunu sorup ona göre tedbirler alınması gerekiyor. Yapılan bir Cami var ise bu caminin giriş kapısına taşa kazınmış Türk Bayrağı konulabilir, cami içerisinde Türk kültürünü yansıtan süsleme sanatları yapılabilir, (Müslümanlık açısından sakıncası var mı bilmiyorum, onu da buradan bizim sosyal müftüye sorarak söyleyim «Arapça yazının altına Türkçe açıklaması yazılabilir.»…
Zaten, biliyorsunuz 1980 yılından önce yapılan camilerin minaresinin tepesinde ay yıldız bulunuyordu. Bu ayyıldıza bakınca Türk Bayrağını dolayısıyla Türk Kimliğini hissediyorduk. Hatta bu cami içlerinde Mimberde de görülüyordu. Ancak 50-60 yıldan beri Ne mimberlerde, ne de cami minaresinin tepeliğinde Ayyıldız konulmuyor. (Tek tükte olsa yine ayyıldız koyan var)
Şimdi, tüm bunları düşünüp olumsuz yönünden bakınca 100 yıl sonra ben Camilerde de nasıl Türk izlerini görebilirim? diye soruyorum. Zira, bu izler aynı zamanda vatan topraklarının varlığını, milletimizin bu topraklardaki hakimiyetini de gösterir.
Ancak, demografik/kültürel yapı bozulursa, zaten Türk kültürü taşıyan herhangi bir önemli yapı, eser olmazsa Türklere ait olduklarını da bilemeliz. Zira, Türk izleri olmayan bir yerde Türklerin varlığından, hakimiyetinden bahsetmek kolay ancak anlatmak ve ispatlamak zor olacaktır.
Her devlet kendi kimliğini, kültürünü yaşatmak için mücadele ediyor. Osmanlı döneminde hakimiyeti altında olan Mekke’deki Ecyad Kalesi 1.Dünya Savaşı'nda Türk Garnizonu olarak kullanılmıştır. Kabe'ye hakim bir tepede 23 dönümlük arazi üzerine inşa edilen kale Ocak 2002'de Suudi Arabistan hükûmeti tarafından yerine otel yapılmak amacıyla yıkılmıştı. Yani, Türk izleri silinmişti. Hatta, Türk izlerinin silindiği başka çalışmalarda var.
Tüm bunlar olup biterken, benim 100 yıl sonrasını, küçük olumsuz bir ihtimal olarakta düşünmem Normal mi? Değil mi? Onu da takdirlerinize bırakıyorum.
Ancak bu düşüncelerimi buradan ilçe müftümüz başta olmak üzere diğer ilgi duyanlar ile paylaşmak istedim.
Bunlar benim hayallerimden bir kesit olup, katılan olur, katılmayan olur hepsine saygılarımı, sevgilerimi sunarım.
Bayram Türkmez
17 Kasım 2024