TÜRKÇEMİZ, aslında bir Milli Güvenlik Sorunu gibi disiplinli kullanılmalıdır
Bir gün Milas merkeze gideceğim. Komşu İbrahim çavuş ile Adnan dayı sordu. Neler alacan diye? Başladım soğan, patates…demeye sözümü kesti İbrahim Çavuş, “ Bizim evin altında patates depili” derken, Adnan dayı da “ bizde de soğan kakılı” dedi.

Milas’taki köy merkeze 15 km. uzaklıkta orman içerisinde olup, buralarda böyle yerleşim alanlarına “dağ köyü”diyorlar. Köy kültüründe eskiden beri gelen bazı geleneklerden sadece düğünler değil, köklü Türkçemizde halen yaşatılıyor.
Bir gün Milas merkeze gideceğim. Komşu İbrahim çavuş ile Adnan dayı sordu. Neler alacan diye? Başladım soğan, patates…demeye sözümü kesti İbrahim Çavuş, “ Bizim evin altında patates depili” derken, Adnan dayı da “ bizde de soğan kakılı” alma-dedi.
“depili ve kakılı” sözcüklerini yeni nesil bilmeyebilir, kent ortamında yetişenlerin çoğu bilmeyebilir. Anadolu Türkçe’sini anlayan herkes bilir.
Ancak, Türk Dil Kurumu https://sozluk.gov.tr/ sayfasına girip aradığımda bulamadım bile. Ben gezen bir insanım ve bu kelimeleri Çorum’da da, Yozgat’ta da ya da Anadolu’nun bir çok bölgesinde duydum. “depili ve kakılı” diyerek depe depe/kaka kaka.. sıkıştırılarak doldurulmuş yani “dopdolu” anlamına eşdeğer olup köklü kültürümüzün bir parçasıdır.
Bu yörede yaşayan insanlar halen Türkçenin saf halini konuşuyor. “depili” demesi çok önemli bir tarihe de gönderme yapıyor. Zira, eski türklerde (D)Tepük oyunu vardı. (yani bugün kü futbol) Bu “depili/tepili” kelimesinin kökü de buradan geliyor belli ki.
1008-1105 tarihleri arasında yaşayan Kaşgarlı Mahmut'un ünlü eseri Divan-ı Lügati't-Türk'te geçen bilgilere göre, Türkler "Tepük" adını verdikleri bir oyun oynuyordu. Çin kaynaklarına dayanan bilgilere göre, yaklaşık 2000 yıl önce Türk çocukları, deriden yapılan ve içine yün, keçi kılı veya tüyler doldurulan toplarla bu oyunu oynardı.
Böyle bir tarihi yaşatan, bu köklü kültürü yaşayan insanlar kadar maalesef Türk Dil Kurumu’nun bu millete Türkçe konusunda bir faydası yok. Kelimelerimizin çoğunu arapça, farsça, Yunanca, İngilizce, Fransızca, İbranice…köklere bağlayan aradan yüzyıl geçmesine rağmen halen Türkçeleştiğini kabul etmeyen (Türkçe kök diyemeyen) TDK'nin pasifliği sayesinde bu köklü ve derin kültürümüzü de unutuyoruz.
Bu basit bir örnek ancak burada sorunlu olan sadece TDK değil, bir bakıyorsun Atatürk Kültür Merkezi Kurumu Başkanı ANA/ANNE-ATA/BABA yerine EBEVEYN diye söze başlıyor. Bir dönem eski Sağlık Bakanının SALGIN kelimesini kullanmayıp, yunancadan türemiş PANDEMİ kelimesini söyleyerek öncülük etmesi ve bunu kamuya mal etmesi gibi…Oysa ki, dedelerimize, ebelerinize sorsanız SALGIN kelimesini bilir de, PANDEMİ nedir? desen garip garip yüzümüze bakar!
Geçen gün tanıdık gazetecilerin haberlerine yine rastladım. Halen onlarda anne ve çocuk konusu olduğunda EBEVEYN diye başlık atıyorlar.
Bir de son 10-15 yıldan beri Türkçemizin etrafını saran yabancı kelimeler arasında “ilktanıtım” yerine “LANSMAN” demeleri yok mu? Bunu bakıyorum TRT den bir meslektaşım da söylüyor. İLKTANITIM/TANITIM dese acaba ne kaybeder?
Birçok etkili ve yetkili kişilerde söylüyor. Maalesef Türkçe bilincimiz çok zayıf eğer bilerek söylenmiyorsa…
TÜRKÇE, aslında ilçemizin sosyal insanlarından akademisyen Deniz Girgin hocanın dediği gibi bir Milli Güvenlik Sorunu olarak gündemini korumalıdır. Müthiş bir şekilde yozlaşma oluyor.
Bu konularda çıkış yolumuz vardır. Azerbaycan Türkçesi-yani konuşulan duru dili bizi bu yozlaşmadan çıkarmak için bir fırsat sunuyor. Azerbaycan dilinde de arapça, farsça köklü kelimelerin Türkçeleştiğini görüyoruz ancak direk yabancıdan alınan kelimelerde oldukça artmaya başlamış.
Ben, Azerbaycan duru Türkçesine hayranım. Bir kişi öldüğünde “dünyasını değiştirdi” demeleri bile bir felsefe dilini yakaladıklarının işaretidir.
Bu konularda yazılacaklar çok ancak bir defa daha, bu kadarlık içimi böyle dökeyim istedim. Belki de bu yazılar sadece kendimi rahatlatmak içindir. İlçemizde ikamet eden sosyal insan/şair-yazar Ferruh Sidar ustanın dediği gibi belki de kendimiz için yazıyoruz.
Dinleyeni yok, Anlayanı yok…Gereğini yapan zaten hiç yok!
Sevgi ve Saygılarımla
Bayram Türkmez
12 Ekim 2025