Hepimiz şunu iyi biliyoruz, her canlı doğar, yaşar ve sonunda da toprağa karışır. Hep denilen bir şey vardır topraktan geldik, yine sonumuz topraktır diye. İnsan başına bir felaket gelmediği zaman yaşamın anlamını ya anlamazmış ya da yaşamdan tamamen kopma çabası içine girermiş aslına bakarsanız. “Ne yaşasak kar” demekle de olmuyor bu işler. İnsan gibi yaşamadıktan sonra….
2013 yılı şimdiden kimine uğurlu geldi, kimine ise felaket getirdi, acı getirdi. Ocak ayı bitmeden çoğu kişi sevdiğini (klerini) yitirmiştir. Öyle ya da böyle bir şekilde ama muhakkak kaybetmiştir. Kayıpların maalesef ki insan ayrımı olmuyor. Zaten insanlık arasında tek ayrım yapmayandır ölümler, kayıplar. Acımıyor kimseye, belki hissediyorsunuz o soğukluğu ama affı yoktur işte ! Netice itibari ile yok olan bir beden oluyor. Bu zamana gelene kadar “insanlık” bazı değerleri kaybediyor, nasıl ki başımıza bir iş gelene kadar .. Aslında insanlığın en kayıp noktası da budur ! Neden yitirmeden önce, yaşamın, insanların değerini bilemiyoruz ? Neden illaki bir felaket mi olmalı?
Çok şey mi istiyoruz hayattan ? Bir sıcak tebessüm, hoşgörü, bir parça umut veya yaşama hakkı, yaşam hakkı .. Ne insanlıktan ne de hayattan bize emin ki sahip olmayacağız fazlaca bir şey istemiyoruz.
Son günlerde Gölbaşı camiasını üzen bir olayda aslında buna benziyor. Çiğdem arkadaşımızın ansızın geçirdiği rahatsızlık hepimizi derinden üzdü, sarstı. Herkesin tanıdığı, sevilen bir insanın başına böylesi talihsiz bir olayın gelmesi aslında bizlere bir derstir. Yitirilmemesi gereken şeylerin olduğunu bizlere farkında olmadan gösterdi. Kendisine tekrar aramıza dönmesi için dualarımızı hiçbir zaman üzerinden eksik etmeyelim.
Kısaca yaşanmışlıklarla , yaşanılması gereken şeylerle hayat güzeldir diyorum. Şunun şurasında hangimiz bu dünyaya çakılı kalacağız ki …?Onun için sevelim, sevilelim, değerlerimizi hiçbir zaman yitirmeyelim ..
“Yaşamdan Ölüme İnce Bir Çizgi” var bunu unutmayalım ! .. |