-“ŞAPKA”(^) İŞARETİ ARAPÇA/FARSÇA KÖKENLİ SÖZCÜKLERİ TEŞVİK ETMEK İÇİNMİDİR?
-ARAPÇA KÖKENLİ KELİMELERİN ARTMASI NEYİN İŞARETİ?
-VE TÜRKÇE’NİN ÜZERİNDE DOLAŞAN ANLAŞILMAZ BASKILAR…
-YENİ ANAYASA İNANÇ ÖZGÜRLÜĞÜ'NÜ TEMİNAT ALTINA ALMALIDIR..
Bayram Türkmez
Türkçe birçok kelimenin yerini arapça/farsça ve başka yabancı kökenli kelimeler almaya başladı. Onunla da kalmıyor bakın neler oluyor!
Dikkat ettiniz mi, “Müdür” ve “Müdire” diye ayrımcılık kokan sözcük üretiliyor. Hangi kamunun kapısında ya da yazışmalarında “Müdire” diye bir sözcük bulunuyor. Cinsiyet ayrımı yapanlar aynı zamanda cümleleri de “selamlık” ve “haremlik” gibi görmekteler ve öyle hitap etmekteler. Yani, erkek yöneticilere Müdür, kadın yöneticilere de Müdire diyerekinsanlardaki ayrımcılığında önünü açıyorlar. Oysa ki, devlet nezdinde, anayasa da kadın ve erkek eşittir ve insandır yada dinensadece kul'dur.
Ölenler arasında bile bu ayrımcılığa rastlıyoruz. Erkeklere “merhum” kadınlara “merhume” yazarak cinsiyet ayrımını ahirete uğurlarken bile kullanıyorlar. Oysa ki, giden ne olursa olsun "insan"dır, "kul"dur...
Son zamanlarda yine dikkat etmişsinizdir, eskiden beri kullanılan genel kabul görmüş olarak ölen insanlara ve yakınlarına mesaj verirken “Başsağlığı” diyerek Türkçe kelimeler kullanılırken, son zamanlarda “Taziye” diyerek arap kökenli kelimeleri kullanımı artmaktadır.
Bu kelimeleri sadece muhafazakarlar ya da şeriat yanlıları değil, Türk milliyetçisiyim diyerek Türk Kültürü’nü korumak yolunda mücadele edenlerde de görülmektedir.
Bir de son dönemde Genelkurmay Başkanımıztarafından Şehit olan askerler için yapılan açıklamalarda daha önce “Tanrı’dan rahmet,,..” ibaresi yer alırken, şu andaki başsağlığı mesajlarında “Allah’tan Rahmet....” denilerek, Tanrı ile Allah kelimesinin yer değiştirildiği görülmektedir.
Bu bir işaret sanıyorum! TSK kışlalarında ya da karakollarında bulunan “Tanrımıza Hamd Olsun” diye yemekhanelerde yazılı tabelalar da yakında değişeceğinin işareti olarak yorumlanıyor…
Ya da halen birçok gazetenin kayıp ya da yitik olarak verdiği ilanların adına ZAYİ diyerek Arapça kökenli bir kelimeyi tercih etmesi de Türkçe’ye ne kadar önem verildiğinin bir göstergesi olup, bu konu da hiç uyarı yok..
Birkaç yıl önceydi yeni doğan bir bebeğin ismini"Kağan"olarak vermek isteyenanne ve babalar "Ğ" harfinin sistemde olmadığını, nüfus cüzdanına ismin "KAAN" olarak yazıldığını gördü. Birçok itiraz ve basında gündeme de getirdikten sonra sistemden kaynaklı olduğu belirtilen bu eksiklik giderildi. Vatandaşların bu tepkisi olmasaydı ne olacaktı o da ayrı bir soru işareti olarak duruyor.
Hatta, bazı kamu kurumlarında ingilizce olarak kapılarda "EXIT" yazılıydı. Halbuki türkçe olan "ÇIKIŞ" yerine neden tercih edilmişti anlaşılır değildi! (Örnek. İlçe Vergi Müdürlüğü Binası, Gölbaşı Belediyesi Kültür Merkezi gibi) İlçede tepkilerimizde biraz engelledik. En azından kamukurumlarında kanunla bağlanmış ki,yazılmaması gerekiyor.
Ancak, yazanda ve yazdıranda da bir kimlik bozukluğu olduğu da tartışılabilir. Halen birçok milliyetçi olduğunu söyleyenler bile alfabede olmayan (x) harfini birçok yerde kullanıyor.(Örnek: Lüx gibi)
/// /// ///
Etkisizleştirilmiş TDK ya göre şapkayeniden konmuşbir unsurdur. Yanlış bilmiyorsam, ünlüler üzerindeki şapkalar 1940 larda daktiloların yaygınlaştığı dönemde kaldırılmış bir unsurdur. Kaldırılmasının nedeni, daktiloda ilave bir tuşa gerek olması, Türkçe sözcüklerin böyle bir işarete gerek duymamaları ve Arapça, Farsça sözcüklerin giderek ya ortadan kalkmakta, ya da Türkçeleşmekte olmalarıdır.
Benim görüşüm; bu işaretlemenin geri konmasındaki amaç Türkçe olmayan sözcüklerin kullanımını teşviktir; bir karşı devrimdir. Çünkü şapka işareti olmaksızın kullanıldıklarında yabancı sözcükler sırıtmakta, yerli sözcükler daha kolay ve güzel oturmaktadır. Şu anda okumakta olduğunuz yazıda bile ondan fazla işarete gerek vardı, ama koymadım. Buna karşın okuyabildiniz, anlayabildiniz.
Herkese Arapça öğrenmeyi öneririm. O zaman neyin neden yapılmaya çalışıldığını anlamak daha kolay oluyor.
Birkaç yıl öncesinin kelimeleriyle son dönemde kullanılan bazı kelimeler arasında “şapka” (^) farkı gözlenmektedir. Hatta, “Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu” gibi tabelalara da girmiştir.
İsimlerde kullanılan harflerde bir yerde şifreleme işareti gibi karşımızda duruyor. Kamuya atanan yeni birçok yöneticinin isimlerinde de bu konu dikkat çekiyor. Öne çıkan isimlerin sessiz harflerinin çoğunda (t) yerine (d) ya da (p) yerine (b) kullanılıyor.
Aşağıdaki örneklerde de görüleceği gibi bazı Arapca/Farsça ve Türkçe kökenli kelimeler arasındaki farklara bakın..
harp/harb ..ret/red--muhatap/muhatab...terdit/terdid--sebep/sebeb..tereddüt/tereddüd-- hicap/hicab...mevcut/mevcud--mahcup/mahcub...istinat/istinad-- istiap/istiab...şedit/şedid--muharip/muharib...fert/ferd--kitap/kitab....evlat /evlad--nasip/nasib...milat/milad--Şehit/Şehid--Ahmet/Ahmed--Zahit/Zahid rakip/rakib...sebat /sebad--cevap/cevab...mesnet/mesned-- hesap/hesab...tesanüt/tesanüd--Habip/Habib-
merkep/merkeb...mecit-mecid-- hitap/hitab...hamit/hamid-- talep/taleb.... mücerret/mücerred-- maksat/maksad..-- sahip/sahib.—gibi birçok… (alıntı yazı)
/// /// ///
Bu ülkede Milliyetçiyim / Ulusalcıyım diyenlerdeiktidar oldu ancak Türkçe adına hiçbir çalışma yapmadıkları görüldü.
En büyük Türkçe reformu olarak 1940 başında, Türkiye’ye giren herçeşit ürüne “Türkçe isim koyma zorunluluğu” getirilmiş ve böyle uygulanmıştır. Taki ABD’nin marşhal yardımlarına kadar…Şimdi, bırakın Türkçeİsim koymayı, gelen bazı ürünlerin Türkçe kullanım kılavuzunu bile bulamıyoruz.
Şu anda yapılacak ne dersek, mevcut Türkçe karşılığı olan kelimeleri korumak ve kullanmaktır. Çünkü, yüzyıllardan beri evrimleşerek, özünde güçlü bir enerji oluşturarak bugünlere gelmiştir.Türkçe karşılığı olmayan başka kökenli kelimeleri de sesli/sessiz yanyana koyarak, yazıldığı gibi okuyarak türkçeleştirmektir. Diğer taraftan toplumun kabul ettiği arapça/farsça ve diğer yabancı kökenli kelimelerde zenginliğimiz olacak. Köklerle fazla uğraşmadan herşeyi türkçe kurallarına göre okuyup, yazacağız.
İnsanlarımızın giysileriyle ugraşmaktan, inançlarıyla uğraşmaktan, şekilciliğe tutsak kaldırmaktan/kalmaktan; aklın yolunu, ilimin, bilimin yolunu sorgulayan toplumsal bir sinerji oluşturamıyoruz. Sosyal yaşam içerisinde adına ister evrim, ister değişim, ister gelişim, isterse tekamül... ne ad verirsek verelim sonucunda insan ihtiyacı olanı yaşıyor ve yaşayacak.
Gündemde yeni bir anayasa yapılması var. Bu anayasanın etnikoluşumların üzerine değil, İnsan üzerine, inanç özgürlüğünün yaşandığı, hiçbir tarikat ve mezhebin halküstünde hakim ve baskı oluşturmadığı, herkesin inancına saygı duyulabilecek ve dinen dekul hakkının gaspedilmediği! bir ülkeninanayasası olması amacıyla yapılmalıdır.
Ve son söz;
Dilini kaybetmiş bir millet,yok olmaya mahkumdur.
Mustafa Kemal ATATÜRK
Yazar-Çizerlere, Gazeteciyim diyerek kamuyu haber verenlere büyük görevler düşüyor. Yaptığınız en küçük bir katkı gelecekte büyük bir hizmet olarak görülecektir. Türkçe’yi koruyun, bilinçlenin, bilinçlendirinve yazdığınızın farkına varın..
Bu katkıyı vermezseniz sonra pişman olacaksınız ve iş işten geçmiş olacaktır. Yüzyıllar boyu kazanılmış ve enerjisiniözümüze işlemiş dilimizi kaybettiğimiz de, yeniden kazanmak için Eğer ki Atatürk gibi bir Türk çıkarsa!yine deen az 1 yüzyıla ihtiyaç duyulacak! |