|
||
Kendi çabalarıyla bir sanat yarattı... | ||
Güncel Olaylar Haberi | ||
![]() |
||
Haber ve Fotoğraflar : www.saygingazete.com
"Gölbaşı’lı Hamit Hayran Yumurta Kabuğu Oyma Sanatını 20 yılı aşkın tecrübe ve birikimlerini unutulmaması elden ele geçmesi için büyük bir azimle çok kırılgan, çok büyük bir sabır, beceri, hassasiyet isteyen bu sanatı yaşatmak için çok çaba sarf ediyor. "Gölbaşı’nda kimsenin ilgi göstermediği Yumurta Kabuğu Oyma sanatına, internet üzerinden çok yoğun ilgiyle takip eden insanlar var. Usta sanatçı Hamit Hayran sanatını internet aracılığıyla Türkiye’nin dört bir yanından bulunan öğrencilerine öğretiyor ve açtığı kurslarla da öğretmeye devam ediyor. Çok yakın gelecekte “Ustaların Ustası” olarak anılacak Sanatçı Hamit Hayran ile sizler için çok keyifli bir sohbet gerçekleştirdik. İşte o sohbetten satır başları. Merhaba Hamit Bey sizi biraz tanıyabilir miyiz? Ben Hamit Hayran. 1956 doğumluyum. Aslen Kırşehirliyim. 57 yıldır Gölbaşı’nda ikamet ediyorum. Bu sanat dalına baba mesleği olan ağaç işlemeciliği sanatıyla başladım. O yıllarda babamın atölyesinde çalışıyordum. Hassas ve güzel bir çalışma ortamı vardı. Ağaç işlerine başladıktan sonra, ilkokul yıllarında hiç kimseden destek almadan, bir öğretmenim olmadan resim yapmaya başladım. Daha sonra babam sanatını Gölbaşı’nda icra ederken askeri garnizona marangoz olarak girdi. Gökçehöyük Köyü’nde oturduk bir süre, sonra Gölbaşı’na taşındık. Gölbaşı’na taşındığımız sıralarda da balçık çamuru ile heykeltıraşlık da yaptım. Bunun yanı sıra Gölbaşı gibi güzel bir beldede huzurla yaşarken kelime hazneniz de gelişiyor. Bu da benim şiir yazmaya başlamama sebep oldu. Ben ortaokul mezunuyum. Liseye siyasi olaylar nedeniyle gidemedim. Bundan dolayı sanata atıldım. Sanatın edep ve terbiyesi ile dünyamı kurum. Bu güzelliklerle yaşamaya başladım. Engeller, ona ve sanatına engel olamadı. 1988 yılında yüksek gerilim hattında bir elektrik kazası geçiren ve ortepedik bir engel yaşayan Hamit Hayran koltuk değnekleri ile yürüyor. Buna rağmen hayattan kopmadığını belirten Hayran, 34 bin volt elektriğe maruz kaldım Allah’ın verdiği canı o istemedikçe hiçbir şey alamıyor. Bu olaydan sonra hayata yeniden döndüm. Yeni bir yaşam mücadelesine başladım. Rabbimin bana verdiği bu güzellikleri yaşarken Rabbime şöyle bir dua etmiştim. Bu benim için çok önemlidir. ‘Yarabbi benim ayaklarımı aldın ama aklımı ve ellerimi almadın. Sana hamd ederim.’ Daha sonra henüz ayağa kalkamadan oturduğum yerden her sanatçı gibi sanat terbiyesi ve aşkı ile yetiştiğim için yumurta oyma sanatıyla uğraşmaya başladım. O zamanlarda yine bir ustam ve öğretmenim yoktu. O zaman için çağ dışı diyebiliriz. O günkü şartlarla bunu nasıl başarabilirim diye düşünüp kendim aletler imal ettim. Bu aletlerle hayata yeniden başladım. Bunun mücadelesini bugünlere taşıdım bir ortopedik engelli olarak. Ağaç işlerini bıraktım. Bırakmamın nedeni yaptıklarımızı satamamaktı. Resim alanında çalışabilmek için geniş bir alanımın olması gerekiyordu maddi açılardan çok sarsıntı geçirdiğim için devamlı olarak yapamadım. Bakırcılık için yurtdışına gidip geldim, dükkan açtım fakat yürümedi. Şimdi ise 90’lı yıllarda başladığım yumurta kabuğu oyma sanatını bir engelli olarak, fazla ağır yük taşımadığından, benim dünyam dediğim atölyemde devam ettiriyorum. Gerekirse sergilere festivallere katılıyorum. Yazılı ve görsel basına çıkıyorum. Yarışmalara katılıyorum. Ama şu anda hiçbir kimseden, kurum ve kuruluşlardan destek almadan kendi ayaklarım üzerinde bu işi devam ettiriyorum.
Gölbaşı büyük bir değere sahip çıkmıyor Tek üzüntüm Gölbaşı’nda kimseye bu sanatla ilgili el verememiş olmamdır. Bunun yanından da internet üzerinden birçok öğrencimin olması beni sevindiriyor. Yetenek Sizsiniz’de ben Türkiye’de tekim demiştim ama artık bu sanat dalında artık tek değilim. Öğrencilerimi ve bu sanata gönül vermiş güzel insanları gördükçe ben çok mutlu oluyorum. Ama şu anda hala kendi yaptığım öz çalışmalarımla bu sanatta tekim. Yumurta sanatı dediğimizde bunun içine birçok şey girer. Kaplaması, boyaması, süslemesi girer. Ama yumurta kabuğu oyma sanatı dediğimiz zaman çok hassas ve kırılgan olan bu sanatta çok özverili çalışmak gerekir. Gram ile ölçülen ve bir saç teli kalınlığında olan yumurta kabuğu ile yapılır. Hint bülbülünden deve kuşu yumurtasına kadar her türlü yumurta ile çalışma yapıyorum. Basit çalışmalarımı ben numaralandırmıyorum. Şu anki çalışmalarım yüzün üstünde görünüyor. Ama tüm çalışmalarım iki binin üzerindedir. Müşterimin isteğine bağlı olarak çoğu çalışmamı da yayınlamıyorum. Normal basit işlemeleri de hiç numaralandırmıyorum. Bu tür çalışmaları da sayısal olarak toplarsak dört bini geçmiştir. Türkiye’nin sanata bakışıyla ilgili ne düşünüyorsunuz? Türkiye’de acı bir şekilde sanatçıya gerek değer verilmiyor. Ben yumurta ile çalışırken insanlar bana ya kırdığımız bir yumurta değil mi sanki diyorlar. 25 kuruşluk bir yumurta değil mi, bundan bir sanat olur mu ifadesini çok duyuyorum. Böyle düşünenlere şöyle demek istiyorum. Sanatsız bir ülke olamaz. Sanat bir ülkenin temel taşıdır. Sanatsız bir ülke çobansız bir sürüye benzer. Sanat, illaki sanat, vallahi sanat billahi sanat. Yedeğiniz içtiğiniz her şey sanattır. Her aldığınız nefeste sanat vardır. Bunların yabana atılmasını istemiyorum. Sanatın hangi kolu olursa olsun sanata değer verilmesini istiyorum. Sizce sanatçı nasıl olmalı? Bir sanatçının sanatkar olabilmesi için eli ile çalışmaması; eli, aklı ve duyguları ile çalışması gerekir. Eli ile çalışan işçidir, eli ve aklı ile çalışan ise ustadır. Eli, aklı, bedeni ve ruhu ile çalışan kişi asıl sanatkardır. Ama sadece bu üç unsuru katıp sanatçı olunamaz. Bunun yanında sanatçının sanat edebi ve terbiyesine sahip olması gerekir. Sanatın sınırsız olduğunu kavramalıdır sanatçı. Eğer bir yere tıkanmış ve bu sınırsızlığı kabul etmiyorsa o sanatçı değildir. Çünkü sanat edep ister, emek ister, terbiye ister, mutluluk ister sanat. Sanatın istediklerini bir kişi verebiliyorsa o sanatçıdır. Bir sanatçıda kendini beğenme ve edepsizlik varsa ondan kaçının, uzaklaşın. Eğer bir sanatçının içindeki inceliği de görüyorsanız ne olur o insanın elinden tutun. İki kalem ve ucunda ki iki mana Yaptığım çalışmaların içinde de iki tane obje var. Bu objeler kurşun kalem ucu kesme sanatıdır. Sanatçı ruhunu katarsa her şeye bakış açısı farklı olur. Her yaptığından haz ve mutluk alır. Her yaptığının da bir manası vardır. Şimdi ben bu kurşun kalem ucu kesme sanatında yumurtadan daha farklı olarak her türlü şey yapabilirim. Paraya dönüştürebilirdim ama yapmadım. Sadece iki tane çalışmam var. Bunları da satmıyorum. Nedeni de şu: Bu kurşun kalemlerin birinin ucunda çekiç, diğerinin ucunda kalp vardır. Çekicin sanatkara bir sözü vardır. Der ki: “Ey sanatçı edep ve haya ile çalış. Sanatın doğru ve dürüst olan yolundan ilerle. O doğru ve dürüst yoldan şaşma. Şaşarsan vallahi hep kafandayım.” Bunun amacı terbiyedir. İkinci objemiz ise kalptir. O da der ki: “Ey sanatçı çıktığın bu güzel yolda aşk ve muhabbet ile çalış. O içindeki güzellikleri dışa sergile. Aşk ile ver, muhabbet ile ver.” Benim çalışmalarımın içerisinde en zoru hat yazısıdır. Bazı çalışmalar zor görünür ama en zoru hat yazısıdır. Diğer çalışmalarda az bir şey kayma olursa onu düzeltebilirsin ama hat yazısı bunu kabul etmez. Harfleri yazarken ufak bir hata harfin kalınlığına neden olur. Bu kalınlık diğer harflere de yansır. Bu da ortaya orantısız bir yazı ortaya çıkarır. Bu yazı da hat yazılığından çıkar. Özellikle küçük hat yazılarını yazmak gerçekten zor. Ama her hattatın yazışı farklıdır.
|
||
|
||
Etiketler: |
|
Bu modül kullanıcı tarafından yönetilir, ister kod girilir ister iframe ile içerik çekilir. Toplamda kullanıcı 5 modül ekleme hakkına sahiptir, bu modül dahil tüm sağdaki modüller manuel olarak sıralanabilir.