|
||
Bu yazıda Gölbaşı üzerine herşey var...Sevgi, Tehdit ve Milli duygular... | ||
Bayram Türkmez Haberi | ||
![]() |
||
Aslında iyi bir kriz yöneticisiyim, ancak son zamanda artık yaşlandığımı hissettiriyor son kriz bana…Çünkü yönetemiyorum, işin içinden bende çıkamıyorum… Krizin benle ilgisi de yok ancak gazeteye yazdığımız haber ve yorumlarla bize kadar ulaşıyor. Bu işin içinden nasıl çıkarım! Diye düşünsem de yok, çıkış yolu bulamıyorum bu da beni rahatsız ediyor. Gerçi, annemin bir sözü kulağımda hep küpe gibidir. “Kim sana kötü söylerse söylesin, sen kalbini hiç bozma” derdi. Eskiler sanırım çözmüş yaşamın kaynağı olan enerji dilini… Günümüzde pozitif düşünce diye bir şey var, onun karşılığı bu… Kim ne derse, desin sen yine de güzel düşün… Bu konu da Hz.Mevlana, Hacı Bektaş-ı Veli’nin de özlü sözleri de var… “İncinsen de incitme” diyor Hünkar Hacı Bektaş-ı Veli, “Sevgi şifadir.Sevgi güçtür.Sevgi; değişimin mührüdür.” diyor Mevlana hazretleri… Mayamızda var bu değerlerin düşünceleri, böyle gördük, böyle yaşadık.. Dedim ya olmuyor, artık krizleri eskisi gibi iyi yönetemiyorum…
/// /// ///
Geçen gün telefonumdan arandım açmaya yetişemedim ve geri dönüş yaptım. Bir kişi gayet nazik bir şekilde kendini tanıtıp…Ben Muş’lu… , beni sizle şu matbaacı tanıştırmıştı, bu F. Hakkında olur olmaz yazı yazıyorsunuz, iftira ediyorsunuz…birdaha yazmayın..! gibisine konuşurken, acaba gazetecileri mi karıştırdı diye aklıma geldi “ ne yazmışız” demeye fırsat vermeden başladı hakaret ve tehditlere… şaşırdım. O anda bayramlık halim gitti, seyranlık halim geldi… 5 yıldan beridir hiç tehdit filan almamıştım… Ve sahada olmayan, emekli işi haber yapan bir gazeteci olarak böyle tehditler alıyorsam, bir sahaya insem ne olur acaba! Birde böyle bizi tehdit edenler bilmesi lazım ki, bizim her zaman kırılmaya hazır bir kalemimiz vardır! Acaba hangi haber! diyorum içimden. Karşıdaki adam konuşmaya fırsat vermeden telefonu kapattı. Baktım, düşündüm nedir? diye yalan, dolan, iftira, hakaret vs.vs. bir insanı rencide edecek bir haber ya da yorum hiç yok. Belgesiz zaten hiçbir zaman bir suçu bırakın, iddia dahi etmeyiz. Aklımı kurcaladı. Sonra, kim bu Muşlu! diye sordum birkaç kişiye.. Zira, telefonda adam ismini söyledi ancak benim aklımda sadece “Muş’lu” kısmı kaldı, gerisi hiç kalmadı. Neyise ki telefon numarası vardı. İsmini de söylemişti. Kayıtlardan çıkma şansı vardı. Konu, hakaret ve tehdit olunca tabi Cumhuriyet Savcılığı’na şikayetim oldu. Sonucunda en azından kayıtlarda bir şeyler olması her zaman iyidir. Ancak, bu Muş’lu yu sordum birkaç yerden, şirketleri varmış, bayağı bir iş yapıyormuş Gölbaşı’nda …Muş’lu kim? deyince bazı siyasi çevreler hemen tanıyor. Ancak, beni arayan aynı gerçek ismini mi kullandı ondan halen emin değilim…Belki ses analizi bile yaptırılabilir... Şimdi, o isim savcılık araştırmasıyla, telefonumun kayıtlarının ortaya dökülmesiyle ortaya çıkacak. Aslında adam ismini de söylemişti ancak Bayramlık halimden çıkıp, seyranlık haline dönüşünce aklımdan çıktı gitti. Bu işin peşine de düşmüyorum ancak merak ettim, 25 yıl Gölbaşı’nda aktif gazetecilik yapmış, 20 yıl Anadolu Ajansı Muhabirliği, 19 yıl Doğan Haber Ajansı Muhabirliği yapmış 2014 yılında bırakmış sosyal bir insan olarak beni arayıp neden böyle tehdit! etme cesareti gösterdi. Demek ki ben bile farkında olmadan damarlarına basmışım ya da dönen çarklarına çomak sokmuş ya da sokmak üzere olabilirim. Ben de bilemiyorum. Belki de telefon dinlemesiyle ortaya çıkan tapu ve emlak işleri çetesinin bağlantılarıyla ilgilidir. Bilemiyorum. Telefonla arayan Muş’lu … adlı kişinin beni aramasının sebebinde bildiğim bir şey varsa o da; son 3 aydan beri Türkiye gündemine geldiği gibi, Gölbaşı ayağı da olan Tapu ve emlakçı operasyonlarıyla ilgili bir konu olduğudur. Bu konunun savcılık soruşturmasını haber yaparken Gölbaşı’ndan da bazı isimlerin gazetemizde yazılmasıyla ilgili olduğudur. Çünkü, telefondaki ses, “niye bu mahkeme olaylarını yazıyorsunuz, iftira ediyorsunuz..”diyerek kendine göre haklı gerekçe oluşturmaya çalışıyordu. Oysa, böyle bir şey olması mümkün değil ancak belli ki bundan sonra olacakların önüne geçmek için gözdağı verip, tehdit ediyordu… Bakalım, bunun altından kim çıkacak? Azmettirici belli de, telefonla arayarak laflarla tetikçilik yapan Muşlu… kim? Olayın yansıyan ilginç yanı, telefonu açıyorsun, adam “Ben Muşlu… bilmem kim! diyor. Muş’luyum deyince, hemen “Doğu’lu” algısı oluşuyor, “Doğu’lu” algısı oluşturduktan sonra da, etnik kimliğe dayanan bir algı oluşturuyor...Şimdi bu da hoş değil...Ben de kendimi anlatırken; dolambaçlı yollardan, 7 göbek Türk oğlu Türk olduğumu kullansam yakışık alırmı hiç! buna ırkçılık denilir, hoş olmaz. Onun için bu tür üsluplar hiçkimseye, hele de bir işadamına! hiç yakışmıyor!
Biz, haberlerimizle, yorumlarımızla…; bu ülkede birlik, dirlik olsun diye yerelde dahi mücadele verirken, sevgi, saygı ve hoşgörü ortamları oluşturmaya çalışıp,kardeşi kardeşe kırdırmak için kin ve nefret tohumları eken “özünü kaybeden vatansız kimliklerin” önüne geçmeye çalışırken, bu tür olaylarla bizi karşı karşıya getirilmek istenmesi de düşündürücüdür.
Söylenecek sözde bulamıyorum… Birde böyle konularla uğraşmak beni yoruyor. Zaten, keyfekeder bu internet gazeteciliğini yapıyorum. Gazetemiz yorum ağırlıklı bir gazete oldu. Dediğim gibi, eskiden krizleri çok iyi yönetirdim ancak şimdi yaşlandım galiba… Bu krizi nasıl yöneteceğimi bilemiyorum… Olayı, tamamen savcılığa havale ettim… Bilemiyorum altından kim ve ne çıkar, biz gereğini yapalım da…
/// /// ///
BAŞKENT ANKARA'YA GELENLER, GÖLBAŞI'NDAN GEÇİYOR ANCAK... TBMM’nin kuruluşunun 96. Yıldönümünü kutladık. 23 Nisan Ulusal Eğemenlik ve Çocuk Bayramı’na bu yıl biraz daha ilgi yoğundu. Bu halkın bayramı, devletten önce halkımız bu tür milli bayramlara sahip çıkabilmelidir. Ülkemizin olduğu gibi ilçemizinde en büyük eksikliği odur. Başta, Belediyemiz olmak üzere, Siyasi İlçe Teşkilatları, Sivil Toplum Örgütleri ve diğer oluşumlar el ele verecek bu tür milli bayramlar için ortak organizasyonlar yapacak. Milliyetçilik/Ulusalcılık ta bunu gerektiyor. Vatanseverlik, Milletveserlikte bunu gerektiriyor. Bu milli bayram da Gölbaşı’nın giriş ve çıkışı olan Konya Yolu’ndan aracımla gidip geldim. Gölbaşı’nın merkezinden geçen Konya Yolu’nun sağı ve solundaki binalar, evlerde tek tük bayrak asılıydı. Buradaki ev sahipleri ya da iş sahiplerinin elinde birer Türk Bayrağı olsaydı belki camlarına, balkonlarına asacaklardı. Bu konu da bir motivasyon gerekiyor belki de… Binalardan büyük Türk Bayraklarını kurum/kuruluşlar yöneticilerine vererek astırabilir, evlere ve esnaflara da Türk Bayrakları dağıtılsaydı 1 hafta öncesinden hepsi de seve seve asardı. Başkent Ankara’nın giriş ve çıkışı olan Gölbaşı’na birçok ilden gelen yüzbinlerce insan bu Türk Bayraklı karşılamayla eminim bir algıya sahip olurdu. Memleketine gelirkende, giderken de Başkent Ankara’nın duruşunu anlatmak için sözleri olurdu. Bu toplumsal algı yönetimini yerel yöneticiler, yerel siyasi ve sosyal temsilciler yapabilir. Zira, geçen yıllarda birkaç defa haber konusu bile yaptık , Belediye tarafından evlere vs. “10 binlerce Türk bayrağı dağıtıldı” diye… biraz da dağıtılanı da görmek lazım… İlçemizin konumunun önemli olduğu bilincini de göstermek luzümu da var. Milli Bayramlarımızdan 23 Nisan Ulusal Eğemenlik ve Çocuk Bayramı… Kutlu olsun milletime, Kutlu olsun devletime…
Selam ve saygılarımla 24 Nisan 2016 Bayram türkmez
|
||
|
||
Etiketler: |
Bu modül kullanıcı tarafından yönetilir, ister kod girilir ister iframe ile içerik çekilir. Toplamda kullanıcı 5 modül ekleme hakkına sahiptir, bu modül dahil tüm sağdaki modüller manuel olarak sıralanabilir.