Avrupa Birliği ile ilgili seminere katıldık. Birçok konu da bilgilendik yararlı oldu.
Aslında, Türkiye’nin yapması gereken yasalar, kanunlar AB dayatmasıyla yapılıyor! Onu gördük. Zaten Devlet Bakanı Eğemen Bağış’ında güzel bir sözü oldu. “ Bize Avrupaülkeleri değil, ilkeleri lazım.” demişti. Evet, bu gerekiyor..
Türk halkının birçok konuda bilinçli olmadığı ortada, hiçbirşey sorgulamıyor. Bu devletin insanlara hizmet etmek için var olduğunun halen bilincinde değil...
Hergün birçok olumsuzluklar yaşanmasına rağmen, her ay bakıyoruz İnsan Hakları Şikayet Kutusu’na 1 tane şikayet çıkmıyor. Oysaki her şey insan hakkı üzerine kurulu bir yaşamın içerisindeyiz…Suskun toplum, Sindirilmiş toplum, çok sesliliğin olmadığı bir toplum… artık adına ne derseniz deyin ancak demokrasi böyle olmaz, gelişmez…
Neyise, ben bu yazımda AB ile ilgili 2010 yılı Türkiye İlerleme Raporu’ndan aldığım bilgiler arasında Gıda Güvenliği, Veterinerlik ve Bitki Sağlığı Politikası’nın nasıl olması gerektiğini, Türkiye’de nasıl olduğunu anlatmaya çalışacağım.
Güncel bir konu ve her insanın heran ihtiyaç duyduğu gıda güvenliği, hayvan ve bitki sağlığı sağlıklı yaşamın olmazsa olmazlarından.. Bugün Türkiye şartlarına baktığımızda yaşamın her alanında bu konuyla ilgili sorunlarla heran karşılaşıyoruz. Çözüm konusunda çok yavaş ilerliyoruz ya da hiç ilerlemiyoruz..
Bu süreçte Avrupa Birliği kriterleri yasaların uygulanmasında tetikleyici ve destekleyici bir rol oynuyor. Halkımız, AB kriterlerini de benimsemiş ve kabul edilebilir saymıştır ancak bunların ne olduğundan bihaberdir!
Her şeyden önce AB Kriterleri öncelikle hükümetlerin uygulaması ve uyması gereken bir konudur. Sözleşmeler bunu gerektiriyor..
Buna göre;
Gıda güvenliği, Veterinerlik ve Bitki Sağlığı Politikalarında AB müktesabanının iç hukuka aktarılması ve uygulanması halen gerçekleşmedi.
İthalat Kontrol Sistemlerine ilişkin mevzuat uyumu hala tamalanmamıştır. Hava alanları ve sınır kontrol noktaları halen tam olarak faaliyet geçmemiştir. Bu da demek oluyor ki; yediğimizgıdaların yada diğer malzemelerin ne kadar sağlıklı olduğu konusunda sıkıntılar var, denetim eksikliği var..
Şap hastalığına ilişkin düzenleme yürürlüğe girmemiştir. Bu demek oluyor ki, böyle acil bir durumda felaket yaşanabilir.
Tüm bunlarla birlikte laboratuar eksikliğine tüm maddlerin ilavesine ilişkin gelişme kaydedilmemiştir. Bunun anlamı da; denetleme elemanı yok, olsa bile teknik donanım eksikliğinden dolayı yine nelerle beslendiğimizi tam olarak öğrenemeyeceğiz..
Türkiye’de Zootekni konularında veya hayvan refahı konusunda ilerleme kaydedilmemiştir. Tarım Bakanlığı AB Müktesabına göre yeniden yapılandırılmamıştır. Bu da demek oluyor ki; Hükümetin AB’ye uyum müzakeresinde zayıflık var.
Tarımsal gıda ve hayvansal yan ürün işletmelerinin sınıflandırılması yapılmış ancak, söz konusu işletmelerin AB’ye uyum haline getirilememiştir. Bu da denetim eksikliğini ortaya koyuyor..
Türkiye’de aroma maddeleri, gıda takviyeleri ve yeni gıdalar konusunda iç hukuka aktarımı henüz tamamlanmamıştır. Biyogüvenlik Kanununu yürürlüğe girmiş ancak uyum sağlanamamıştır.
Gıda maddeleriyle temasta bulunan Rejenere Selülöz filmlerinden yapılmış madde ve malzemelerle ilgili yönetmelik yürürlüğe girmiş ancak, uygumada sorunlar ve eksiklikler var.
Bitki sağlığı konusunda yönetmelik yürürlüğü girdiği halde, uygulanmasına henüz başlanmadı. Uluslar arası bitki sağlığı konusunda gelişme gösterilmemiştir.
Ve bunlara benzer birçok konular var. Ancak, bunları sorgulayan yok, merak eden yok.
Bunları gerçekleştirmek için AB dayatma yapmak zorundamı ya da bizler AB'nin ağzının içine bakmak zorundamıyız... |