|
||
Yolsuzluk operasyonuna iktidar idari operasyonla cevap vermiştir | ||
Güncel Olaylar Haberi | ||
![]() |
||
Rüşvet ya da yolsuzluk hukuk yönünden suç, ahlak yönünden kötü, dinen haram ve insanlık yönünden yanlış olan bir olgudur. İktidarların meşruiyetleri ile yolsuzluk ve rüşvete karşı takındıkları tavırlar arasında yakın bir ilişkilidir. Ancak totaliter ve çürümüş iktidarlar rüşvet ve yolsuzluğu korurlar.
AKP İktidarı Paniklemiştir!
Başlatılan rüşvet ve yolsuzluk operasyonu dolaysıyla AKP iktidarının takındığı tavır demokratik hukuk devletine uymamaktadır. Başta Bbaşbakan olmak üzere iktidar yetkilileri yargıya açıkça müdahale etmiş, yargı üzerinde baskı uygulamış ve yargıyı etkilemişlerdir! Ortaya saçılan onca görüntü, somut delil ve kirli ilişkilere karşın iktidar yetkililerin konuyu “güç mücadelesi” olarak nitelemesi sorunu saptırmak anlamına gelmektedir.
Başbakan Erdoğan, operasyona “kirli operasyon” adını vermiş, operasyonu yapanları ise “devlet içinde devlet olmuş çeteler” olarak nitelemiştir. Demek ki Başbakan Erdoğan bu operasyon sonucu milletin gözüne batan evdeki kasaları, ayakkabı kutuları içindeki milyon dolarları, para sayma makinelerini temiz işlerin aracı olarak görmektedir.
Başbakan, rüşvet çarkının içinde olduğu iddia edilenler için değil de operasyonu yapanlar için “çete” demesi her şeyi açıklar niteliktedir. Bu durum rüşvet ve yolsuzluk operasyonunu itibarsızlaştırma anlamına gelmektedir.
Başbakan Erdoğan’ın bu sözleriyle aynı zamanda yargıya gözdağı vermiştir.
Diğer yandan Adalet Bakanı, olay duyulur duyulmaz Hatay’dan Ankara’ya gelip HSYK’yı toplamış ardından da İstanbul’a giderek soruşturmayı yürüten Cumhuriyet Başsavcıyla görüşmüştür. Bu durum da manidardır. Böyle bir hassas soruşturma yürütüldüğü bir dönemde Cumhuriyet Başsavcısının amiri ve HSYK’nın başkanı olan Adalet Bakanı ile görüşmesi normal değildir.
Yolsuzluk ve rüşvet operasyonu AKP iktidarının kimyasını bozmuş, iktidar yetkililerini de panikletmiştir. Hükümet üyeleri ne yapacaklarını ve kimi suçlayacaklarını şaşırmış bir biçimde şuna buna suç isnat etmektedir.
Ortada ‘yolsuzluk ve rüşvet’ iddiaları var. AKP’nin kurmayları ve yandaşları bunun ne anlama geldiğini açıklayacak yerde olayı komployla açıklamayı tercih ediyorlar. ‘Hedef, Tayyip Erdoğan’, “Amaç ‘Yeni Türkiye’nin önünü kesmek, Türkiye’nin dünyada bir güç olarak ortaya çıkmasını önlemek” diyorlar. Bunu ayakkabı kutusu, para sayma makinesi, sıra sıra kasalarla birileri yapıyor. Böyle bir değerlendirmenin amacı dikkatleri başka yana çekerek yolsuzlukların üzerini örtmektir. AKP bu tavrıyla kendisini kamuoyu vicdanında ‘temyizi olmayacak’ şekilde ‘mahkûm’ etmiştir.
İktidarın ardında saf tutan bilumum zevat iddialar ve görüntülerle ilgili tek bir söz etmiyorlar. Başbakanla birlikte kendilerini yargının yerine koyuyorlar.
Yolsuzluk Operasyonuna İktidar İdari Operasyonla Cevap Vermiştir!
İş bu kadarla bitmiyor, AKP iktidarı operasyona karşı operasyonla cevap vermiştir. Operasyonu yürüten beş polis müdürü görevden alınıştır. Bu çok açık biçimde yargıya müdahaledir.
İktidar yetkilileri görevden almalarla ilgili olarak yaptıkları açıklamada ‘görevi kötüye kullanma iddiaları’ üzerine ve ‘idari gereklilik’ nedeniyle ‘bazı illerimizde emniyet personelimizin görev yerleri’ değiştirilmiştir, deniliyor.
‘Yolsuzluk operasyonunun başındaki isim’ diye tanıtılan Mali Şube Başkanı’nın yanı sıra Kaçakçılık, Organize Suçlar, Terörle Mücadele ve Asayiş şubelerinin başkanları bulundukları mevkiden uzaklaştırılmışlardır.
Yine bugün mesainin ilk saatlerinde Emniyet Genel Müdürlüğünde 14 daire başkanı görevlerinden alınmıştır. İktidar bu tasarrufuyla açıkça ‘bizim öngördüğümüz yolsuzluklar soruşturulabilir, bizim ya da yandaşlarımızın yaptığı yolsuzluklar soruşturulamaz’ demiş olmaktadır. AKP iktidarı, Avrupa Birliğinin dahi üzerinde açıklama yaptığı ülke sınırlarını aşan rüşvet ve yolsuzluk iddialarının üzerine gidecek yerde yolsuzluk ve rüşveti örtbas etmeye, üstünü kapatmaya çalışmaktadır.
Görev Değil İktidar Kötüyü Kullanılmıştır!
Aslında operasyonu yürüten polis müdürlerinin “görevin kötüye kullanması” söz konusu değil, “iktidarın kötüye kullanılması” söz konusudur. Kendi mensuplarına yönelik ‘yolsuzluk ve rüşvet’ operasyonu yapılması üzerine, bu operasyonu yapanların ‘cezalandırılması’ ve bundan sonra da bu tür operasyon yapmaya kalkışacakların ‘caydırılması’ ve onlara gözdağı verilmesi anlamına gelmektedir.
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, hükümet adına ‘Masumiyet karinesi’, ‘hazırlık soruşturmasının gizliliği’, ‘basına servis edilen bilgiler’, ‘sosyal medyada yer alan hususlar’ ilgili olarak açıklamalarda bulunmuştur.
İktidar kanadı, kutu kutu dolarlardan hiç bahsetmiyor. Merkez bankasının yeri değişmiş de sanki milletin haberi yok! Ayakkabı kutuları ne zamandan bu yana dolar muhafaza, nakil ve müdafaa aracı olarak kullanılıyor. Sayın Arınç bunu çıkıp anlatsın da millet olayı anlasın!
Bülent Arınç, “Siyasi irade yolsuzluk yapanın kökünü kazımak için ayaktadır” dedi ama ‘siyasi irade’nin yaptığı ilk iş, ‘yolsuzluk soruşturması’nı yapanların kökten görevinden uzaklaştırmak ve etkisizleştirmek oldu. AKP iktidarının söylemi yolsuzluk yapanın kökünün kazınması, eylemi ise yolsuzluğu ortaya çıkarının kökünü kazınmasına biçiminde olmaktadır. Rüşvet ve yolsuzluk soruşturması sırasında soruşturmayı yürütmekle sorumlu olanlara dokunulmuştur. AKP kamu vicdanında suçüstü yakalamıştır.
Operasyon, gözaltı ve sorgular devam ederken soruşturmayı yürüten mahkemeye elinde “fazla dosya” bulunduğu gerekçesiyle iki savcı daha görevlendirilmiştir. Cumhuriyet Başsavcısının görevlendirme yazısında, “Mukteza tayininde ve herhangi bir hususta hukuki ihtilaf olduğu taktirde görevli 3 cumhuriyet savcısından ikisinin imzasıyla işlem yapılacaktır” deniliyor. Soruşturmaya sonradan yeni iki savcı ilave edildiğine göre soruşturmaya sonradan ilave edilen iki savcı soruşturmanın kaderini etkileyecektir. Bu açıkça yargıya siyasetin daha doğrusu yürütmenin müdahalesi dışında bir anlam taşımamaktadır. İktidar bu tavrıyla soruşturmaya doğrudan müdahale etmiş ve soruşturmayı yürüten savcılara da tehdit etmiş olmaktadır.
Soruşturmanın Gizliliğinin İhlali!
Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ'dan İstanbul merkezli yürütülen yolsuzluk ve rüşvet operasyonu ile ilgili açıklama geldi. Bozdağ, "Soruşturmanın gizliliğini ihlal eden savcılar hakkında Başbakan Yardımcısı olarak Adalet Komisyonu huzurunda suç duyurusunda bulunuyorum" diyor.
Türkiye’de sanki bir tek rüşvet ve yolsuzluk soruşturmasında, soruşturmanın gizliliği ihlal edilmiş ve bundan dolayı Sayın Bozdağ suç duyurusunda bulunuyor. Bozdağ doğru söylüyor yasaların öngördüğü soruşturmanın gizliliği ve masumluk karinesi ihlal edilmemelidir ve bu suçtur. Ancak Balyoz, Ergenekon, OdaTv soruşturmalarında da soruşturmanın gizliliği ve masumluk karinesi ihlal edilmiştir. O zaman soruşturmanın gizliliği ihlal edilirken, yargısız infaz yapılırken ve masumluk karinesi çiğnenirken iktidarın bu anlı şanlı yetkililerinin aklına bunca hak ihlalinden suç duyurusunda bulunmak gelmemiştir. Aksine Balyoz, Ergenekon davlarında gizlilik, masumluk karinesi ihlal edilirken iktidar yetkililere keyif içinde ellerini ovuşturarak durumu geçiştirmişlerdir. İktidar açıkça kendisine yönelik olarak yapılan hak ihlallerine başka muhalif gördüklerine yapılan hak ihlallerine ise daha başka bir tavır takınmaktadır. İktidar yetkilileri çok açık bir biçimde hukukta çifte standart uygulamaktadır.
Operasyondan Haberleri Olsaydı!
Yolsuzluk ve rüşvet operasyonundan Başbakanın, bakanların, İçişlerii bakanının hatta polis amirlerinin de haberi olmadığı söyleniyor. Görevden almalara büyük ölçüde iktidar yetkililerinin haberdar edilmemesi gerekçe gösteriyorlar. Bu operasyon hükümetin bakanlarının beşte biri ile doğrudan ya da dolaylı olarak ilgilidir.
Böyle bir operasyon ilgililere haber verilmiş olsaydı, medyaya yansıyan milyon dolarlar, ayakkabı kutuları, para kasalarına ulaşmak mümkün olmazdı! İktidar yetkililerinin operasyondan haberleri olsaydı, operasyon yaptırmazlardı. Delilleri de yok ederlerdi!
Rüşvet ve yolsuzlukla mücadele eden iktidarlara düşen görev, ortaya dökülen kanıtlar, iddia edilenler doğru mu değil mi? Deliller sağlam mı? İçi dolu mu? Bunlar üzerinde tartışmak gerekir. Operasyona olmadık anlamlar yüklemek yolsuzluk ve rüşvet iddialarını örtbas etmek amacına yöneliktir.
İktidar yetkilileri diğer her şey bir yana “milyonlarca doları ayakkabı kutularına komplocular mı yerleştirdi?” buna cevap versinler. Bu paraların ortaya çıkarılması yanlış bir iş midir? Buna cevap versinler.
Kamu yararına olacak şekilde yolsuzluk ve rüşveti caydıracak olan bu operasyonu yapanları görevden alarak operasyonu itibarsızlaştırmak, bir iktidarın tutabileceği en kötü yoldur. İktidar bu yolu tutmuştur.
AKP iktidarı bütün gücüyle yolsuzluk ve rüşvetle mücadele edenlerin üzerine çullanmış durumdadır. Bu aşamadan sonra kimse bu rüşvet ve yolsuzluk soruşturmalarından bir sonuç çıkacağını beklememelidir.
AKP’nin Sabıkası!
Ucu AKP’nin etkili ve yetkililerine uzanan Deniz Feneri davasını yürüten üç savcı önce görevden alınıyor, yetmiyor, savcılar bir de yargılanıyor. Sanıklar ise serbest bırakılıyor. Dava ise ölüm sessizliğine gömülüyor.
“Ergenekon” Davasında tutuklamaları doğru ve yerinde bulmayan mahkeme başkanı görevden alınıyor. Aynı davada Hurşit Tolon’u tahliye eden, daha sonra Mehmet Haberal dosyası önüne gelen, mahkemenin yargıcı “Üzerimde kurumsal baskı var” diyerek görevinden ayrılıyor.
Balyoz davasında ise duruşmanın başlamasından iki gün önce mahkeme başkanı görevden alınıyor.
MİT Müsteşarıyla ilgili olarak başlatılan soruşturmaya, iktidar doğrudan müdahale ediyor ve sonuçta alelacele çıkarılan bir yasa ile Mit Müsteşarının sorgulanması ve yargılanması başbakanın iznine bağlanarak engellenmiş oluyor. Sonuçta Başbakan Erdoğan, “Ergenekon” davası sürerken “ben bu davanın savcısıyım” demiştir.
İktidar Ahlaki Rezervlerini Tüketmiştir!
Yolsuzluk ve rüşvetle ilgili olarak yapılan soruşturmada da gelinen yer aynıdır. Görünürde yolsuzlukla mücadele için yola çıktığını söyleyen AKP; gerçekte yolsuzlukları soruşturan, belgelerini ortaya çıkarıp yargıya gönderen savcı ve kolluk görevlileriyle mücadele yapan, onlara müdahale eden bir partidir.
Ahlaki çürüme, iktidarlarda görülen en ciddi çöküş alametidir. Gelinen aşamada AKP İktidarı siyasi rezervlerinden önce ahlaki rezervlerini tüketmiş durumdadır. Bu da AKP iktidarının yolun sonuna geldiğinin en büyük kanıtıdır.
Kaybedeceği bir şey kalmayan iktidarlar ölümüne saldırgan olurlar. Bu aşamada sonra AKP iktidarının daha da saldırganlaşacağını beklemek gerekir. |
||
|
||
Etiketler: |
|
Bu modül kullanıcı tarafından yönetilir, ister kod girilir ister iframe ile içerik çekilir. Toplamda kullanıcı 5 modül ekleme hakkına sahiptir, bu modül dahil tüm sağdaki modüller manuel olarak sıralanabilir.