Ankara'nın son çömlekçilerinin hikayesi bu...
Artık Ankara’da çömlekçi kalmadı.Var olanlar ise sadece Gölbaşı’nda çamuru sanata dönüştürüyor. Dedelerinden gelen bu mesleği torunları devam ettirirken, çırak yetiştiremeyince kaybolmakta olan meslekler arasında yerini alıyor Çömlekçilik…

Bayram Türkmez arşiv yazısı 2017
ANKARA’NIN SON ÇÖMLEKÇİLERİ GÖLBAŞI’NDA…
Artık Ankara’da çömlekçi kalmadı.
Var olanlar ise sadece Gölbaşı’nda çamuru sanata dönüştürüyor. Dedelerinden gelen bu mesleği torunları devam ettirirken, çırak yetiştiremeyince kaybolmakta olan meslekler arasında yerini alıyor Çömlekçilik…
Burada antacağımız sadece Çömlekçiliğin ilçemizde nasıl bugünlere geldiği değil, İbrahim, Ahmet ve Mustafa kardeşlerin yaşam öyküsü, Gölbaşı’nda ilk tuğla sanayi kuruluşunun ekonomiye ve istihdama nasıl katkısı olduğu ve ismini caddeye vererek Gölbaşı’yla nasıl bütünleştiğini de göreceğiz…
Yazdığımız tüm hikâyeleri belki bir daha okumakta yarar var.
Son yazmış olduğum Abdullah Ayan, Hulusi Gürpınar… hikayelerinde de bir derinlik var. Yerel ve Genel de Sosyal, Kültürel ve Tarihsel bazı konulara ışık tutar niteliktedir.
Şimdi; 1945 yılında Konya/Sille’den Gölbaşı’na çalışmaya gelen (anne tarafından dedeleri) Ahmet Özyiğit’in torunları olan İbrahim (61), Ahmet (58) ve Mustafa Önen (54) kardeşlerin öyküleridir.
Evet… Bu çömlekçi kardeşleri anlatmak için Gölbaşı’nın henüz isminin bile verilmediği, belediyelik bile olmadığı, hatta o dönemler Mogan Gölü kuruduğu için tam orta yerinden at arabalarıyla köylere gitmek için yolun olduğu bir zaman.
Tarih 1945 yılı. İbrahim, Ahmet ve Mustafa’nın dedeleri memleketleri Konya’da çömlekçi ustasıdır.
Gölbaşı ilçesinin kurulmadığı zamanlarda Gölhanı olarak geçen yerleşim yerinde Kurtuluş Savaşı döneminde Haymana’ya kaymakam olarak atanan ve büyük yararlılıklar gösteren Ali Cemal Bardakçı’nın akrabaları! (aynı zamanda gazeteci Murat Bardakçı’nın dedesi) olan Recep, Mustafa, yiğen Kemal… Bardakçı kardeşler/yiğenler bugünkü Karşıyaka Mahallesi Halk Pazarı ile Baldudak İlkokulu arasında bulunan bölge de çömlekçi ocakları kurarlar.
En büyük ağabeyleri olan Recep Bardakçı’da çömlekçi mesleğinden gelir. Bu bölgeye 10 dan fazla ocak açarlar ve çömlekçiliğe başlar.
1943 yılında Konya Sille’den gelen dede Ahmet Özyiğit’te Bardakçıların çömlekçi ocaklarında usta olarak işe başlar. Birkaç yıl yazın çalışıp, kışın memleketindeki köyüne döndü ancak birkaç yıl sonra (1945) göçünü Gölbaşı’na getirerek yerleşir.
Dede; Bardakçı’nın desdi ocaklarında üretilen küp, su desdisi ve diğer çömlek ürünlerini at arabalarıyla bugün suyla dolu olan Mogan Gölü’nün tam orta yerinden köylere giden yol üzerinden satmaya götürürdü.
Çömlekçi kardeşlerin dedeleri Ahmet Özyiğit Gölbaşı ile böyle bağlantı kurar iken, babaları Abdulkadir Önen ise öğrendiği çömlekçiliği Konya/Sille’de yapar iken o da Gölbaşı’na geliyor ve Bardakçıların desdi ocaklarında sezonluk işe başlıyor.
1959 yılında da Konya’da ailesiyle birlikte göçü yüklüyor ve Gölbaşı’na yerleşiyor. Konyalı Türkmen ailenin Gölbaşı hikayesi böyle başlıyor...
Böylelikle 3 çömlekçi kardeşin hikayesi başlıyor.
3 kardeşte Gölbaşı’nda doğumlu olup ilkokulu da Baldudak ilkokulunda bitiriyorlar. Baba mesleğini de yavaş yavaş öğrenmeye başlıyorlar.
Bizim yaş gurubu olanlar, bu desdi ocaklarını iyi hatırlar. 1970 yıllarında bu desdi ocakları faaliyetlerini durdurdu. (Buralarda küçük iken saklambaç ve değişik oyunlar oynardık.)
Bardakçı kardeşlerin arazileri öyle büyüktü ki Haymana yoluna bitişikti. Karşıyaka Mahallesi’nde bugün kü liselerin olduğu bölge de onlarındı. Burada Çift Horoz Tuğla ve Kiremet Fabrikası’nı kurarak üretime başladılar. (1958!)
Burada kurulan tuğla ve kiremit fabrikası Gölbaşı’nda istihdam sağladığı gibi, nüfusun artmasına ve ekonomik katkısına neden oldu. Hatta. Gölbaşı Belediyesi’nin kurucu başkanı Bekir Gönenç bu fabrika nedeniyle de; buradaki cadde ye meclis kararı ile “Fabrika Caddesi” ismini verecekti.
Recep ve Mustafa Bardakçı kardeşler Gölbaşı’nda önemli bir yatırım yapmışlardı. Çevre illerden ve köylerden gelenler burada çalışıyor ekmek parası kazanıyordu. Bu durum ilçemize göçlerinde başlangıcı oluyordu. Zaten, Mustafa Bardakçı Belediye Meclis Üyesi seçilip, hatta Başkan vekilliği bile yapacaktı.
Zira, Bekir Gönenç hatıratında, Gölbaşı’na elektrik getirilmesinde Bardakçıların ekonomik katkılarından bahseder.
Neyise, bu apayrı anlatılacak birkonu olup, biz yine Konyalı Çömlekçi kardeşlere dönelim.
Bardakçı’lar desdi ocaklarını kapatıp, Tuğla ve Kiremit Fabrikası açınca çömlekçi kardeşlerin babası Abdulkadir Önen ile yine amcaoğlu Konyalı Mezin lakaplı Mehmet Önen ile ortak bugün kü mezarlığın alt tarafında kendi ocaklarını açıp, bağımsız olarak çömlekçiliğe başlar.
Bu dönem Gölbaşı’nın desdi ocaklarının yanı sıra, Ateş tuğlası ocakları ve delikli tuğla ve kiremit fabrikasıyla birlikte Orta Anadolu insanlarınında burada çalışmak için göç ettiği yerdir.
Bizler hatırlıyoruz aynı zamanda ateş tuğlası ocaklarında okul tatillerinde marka dağıtarak, kafes örerek… çalışmışlığımızda var.
Kırşehirli farklı 8-10 ailenin ateş tuğlası ocakları vardı.
Kırşehirli Kürt Maho, Kırşehirli Kör Mustafa lakaplı Mustafa Şahin , Kırşehirli İzzet Atsız, Kırşehirli Raşit Çoşkun, Dağıstan Çoşkun kardeşler, Kırşehirli Ferhat Adıgüzel, Kırşehirli Nurettin Deli, “Kırşehirli Şıko Bayındır, Yozgatlı Seyfi Güneş, Konyalı Mezin lakaplı Mehmet Önen… gibi girişimcilerin ateş tuğlası ocakları vardı.
Bu ateş tuğla ocakları bugün kü Sanayi Sitesi’nin bulunduğu alanın alt bölgesi (4 parsel) ile bugün kü Doktorlar Sitesi’nin bulunduğu alanın alt bölgesinde 2ayrı bölge de faaliyet gösteriyorlardı.
O dönem Gölbaşı ateş tuğla ocakları, tuğla-kiremit fabrikası ve desdi ocaklarıyla Başkentin önemli bir ekonomik yatırım ve istihdam alanıydı. Bu işyerleri sayesinde Gölbaşı Orta Anadolu bölgesinden çok göç almıştır.
Dedik ya, Çömlekçi kardeşlerin babası da 1958 yılında kendi desdi ocaklarını açarak çömlekçiliğe başlar.
1958-1977 yılları arasında amcaları olan Konyalı Mezin lakaplı Mehmet Önen ile ortak olarak desti ocağını çalıştırırlar. Şu andaki Gölbaşı Mezarlığı’nın altında faaliyet gösteren desti ocağında çömlekleri pişirmek için oluşturulan ocaklarda yakılan otomobil lastikleri çevre kirliliğine de neden olunca ilçe merkezinde yasaklanır ve 1979 yılında bugün kü Doktorlar Sitesi’nin olduğu bölge ye taşındı.
Burada 1993 yılına kadar faaliyet gösteren İbrahim, Ahmet ve Mustafa kardeşlerin babaları Abdulkadir Önen’i 1988 yılında vefat eder. Amcaları (Konyalı Mezin) Mehmet Önen’de 1989 yılında vefat eder, oğlu İbrahim Önen 1-2 yıl daha çömlekçilik yaptıktan sonra bırakır. 3 kardeş olan İbrahim, Ahmet ve Mustafa çömlekçiliğe devam eder.
Burada bir anımı sizlerle paylaşmak isterim.
“Ben Dr.Şerafettin Tombuloğlu Lisesi 2. Sınıftayım.( dönem 1978-1979) Bugün kü Belediye Başkanı Fatih Duruay ile aynı sınıfta, hatta aynı sırayı paylaşıyoruz.
O dönem geneli devamsızlıktan ben 8 dersten bütünlemeye kalmışım. Fatih’de heralde 6 dersten filan kalmıştır. Ben o dönem siyasi kaoslardan filan okula ara verdim ancak sıra arkadaşım Fatih bütünleme de dersleri kurtarmıştı sanırım. Okulu da gitmeyince aynı mahalle de oturan (Konyalı Mezin’e) Mehmet Önen’e çoban durdum. Ortağı Hacılarlı Numan vardı. O da rahmetli oldu. Onunla birlikte Konyalı Mezin’in koyunlarını güderdim. 3-4 ay güttüm. Hem, Sanayi Sitesi’nin altındaki bölge de ağıl vardı, sonradan da Doktorlar sitesinin alt bölgesinde ağıl vardı. İşte orada bizim Konyalı kardeşlerde çömlekçilik yapıyordu. Bu kardeşlerle birlikte atölye de yatmışlığımız, ekmeklerini yiyip, sularını içmişliğimiz var.
O dönemler yine okuldan arkadaşım Rıza Çelebi’de Koca Halil lakaplı Halil Ünal’ın koyunlarını güdüyor. O fazla gütmedi bıraktı. Bir dönem Belediye Meclis üyesi, hatta Başkan vekilliği bile yapan Koca Halil’in camızları da var. O camızları da o dönem öğretmenlikten siyasi nedenlerle okulunu yarıda bırakmak zorunda kalan bugün Uluslararası ilişkilerde uzman olan Prof. Dr. Hasan Ünal olan oğlu güdüyor.
Hasan Ünal camızları güdüyor, ben de koyunları güdüyorum. Bazen geceleri Hasan Ünal’la yazıda odun ateşinde çay yapıp içerdik, hatta bir gece bardak bulamayınca bizim çömlekçilerin deposunun kilidini açıp bardağa benzer küçük vazoları alarak çay bardağı niyetine kullanmıştık..
Ben Eve gitmezdim. Orada kurdun gezdiği kuşun uçtuğu zamanlar da ağılın yanında bulunan derme çatma bir yerde yatıp kalkardım. Buralarda anılarımız çok ancak şimdi konuyu dağıtmamak için yazmayacağım.”
1993 yılına kadar Haymana Yolu Doktorlar Sitesi’nin olduğu bölge de çömlekçilik faaliyetlerini yürüten İbrahim, Ahmet ve Mustafa Önen kardeşler bu bölge de imarın geçmesiyle birlikte kendilerine yeni yer olarak Velihimmetli köyünü seçerler. Buradaki yerlerini arazi niyetine satarak, Velihimmetli den yer alarak burada çömlekçilik faaliyetlerine halen devam etmektedirler. Yani, 21 yıldan beri Velihimmetli’de çömlekçilik yaparak yaşamlarını sürdürüyor.
Birbirinden hiç kopmayan İbrahim, Ahmet ve Mustafa kardeşler Gölbaşı’nda da aynı apartmanda ikamet etmekte olup, bugün Bağ-Kur emeklilileri olarak halen bu mesleği yaşatmaya çalışmaktadırlar.
Çömlekçiliğin hammaddesi olan Balçık toprağı konusunda sıkıntılar yaşayan Konyalı çömlekçi kardeşler “Mogan Çömlekçilik” adıyla faaliyet göstermekte olup, ürettiklerini Ankara, Eskişehir ve ilçelerine genelde toptan olarak göndermektedirler.
Zaten, Ankara’da bile hiç çömlekçi yok. Ankara’nın da tek çömlekçisi olan İbrahim, Ahmet ve Mustafa kardeşler çırak yetiştirememekten ve de hammadde olan balçık ile kırmızı toprak alamamaktan şikayetçiler.
“Bulamamak” demiyorum, “Alamamak” diyorum. Çünkü, toprağı buluyorlar ancak bürokratik engeller nedeniyle bir türlü alıp, ocaklarına getiremiyorlar. Onun içinde son yıllarda Ankara dışından toprak getirerek zorlu bir üretime devam ediyorlar.
Bu konu ile ilgili bir anıları da var.
Biliyorsunuz 10. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer Gölbaşı’nda ikamet ediyor. 2007 yılında ilçemize taşındı. Eşi Semra Sezer o dönemler ilçemizde de Eğitim ile de yakından ilgileniyor. Bazı eğitim kampanyalarını ilçemizden başlatıyordu.
Köylerde üretilenleri-el emeklerini Halk Eğitim yetkililerine soruyor. Çömlekçi kardeşler Semra hanıma anlatılıyor. Çömlekçi kardeşlerin toprak bulma sorunu da gündeme geliyor. Semra Sezer aracılığı ile Ankara Valiliği’ne yazı yazılarak yok olmaya yüz tutmuş bu mesleğin yaşatılması için toprak bulunmasında yardımcı olunmasını belirtiyor. Yazı, Valilik kanalıyla Gölbaşı Kaymakamlığına geliyor. Hakkı Uzun yeni kaymakam olarak göreve başlıyor. Kaymakam Hakkı Uzun, Çömlekçi kardeşlere diyor ki, “Ankara’nın neresinde bu toprağı bulursanız haber verin oradan alınmasını gerçekleştirelim.” diyor ve bu arada Avanos’tan da 1 kamyon toprak getirtiyor.
Daha sonra Moganpark çalışmaları sırasında Büyükşehir Belediyesi’nin göl kıyısındaki çalışmaları sırasında balçık toprağının çıktığını öğrenen çömlekçi kardeşler bu toprağın işlerine yarayacağını belirtiyorlar. Ancak, dönemin ÖÇKK bürokrasisi karşısında bu toprağı alamıyorlar. Bu kazılan toprak başka alanlara dökülüyor ve dökülen yerde başka topraklarla karışıyor ve çok azı kullanılabiliyor.
Bu konuyu çömlekçi kardeşler hiç unutamıyor. Ve bürokrasiden yakınarak “Bu ciddi sorunumuz çözülmezse birkaç ay daha zor gideriz, bu mesleği yapamayız.”diyorlar.
Balçık toprağının yanı sıra, çömleğe renk veren kırmızı toprağı da bulmak güç, bulunca da almanın güçlüğünden bahseden çömlekçi kardeşler, bu konu da da yerel yöneticilerden destek istiyor. Gölbaşı dışında bazı bölgelerde kırmızı toprak bulduklarını 1-2 kamyon alabilmek için bürokrasiye takılmadan yani yasakların kaldırılarak rahat rahat almak istiyorlar.
Bu konu da gerekirse mevzuat değişikliği yapılması gerektiğini yoksa bu mesleğin göz göre göre yok edileceğinin de mesajını veriyorlar.
Kendilerine bugüne kadar hiç çırak gelmedi mi, hiç çırak yetiştirmediniz mi? diye soruyorum. “En büyük sorunumuz çırak bulmak olup, tercih etmiyorlar. Bugüne kadar 1 çırağımız oldu. Ömer Güner isimli çırağımız hem üniversite tezini yazdı, hem de stajını burada yaptı. Bir onu yetiştirdik. Ankara merkezden hergün buraya erinmeden geldi. 2 yıldan fazla burada öğrendi. Sonra Yozgat’ta Halk Eğitim Müdürlüğü’nde seramik hocalığı yapmaya başladı. Zaten, azimli olunursa 2-3 yıl içerisinde çömlekçi ustası olunur.”dedi.
Ayrıca, çömlekleri pişirmek için altı sille taşından oluşturulan ocakları yakmak için kullanılan çam odunu bulmakta zorlandıklarını belirtiyorlar. Çünkü, çam odunun kalınlığı en fazla soba borusu kadar olacak olup, bu kalınlıkta sürekli ağaç bulmanın zorluğunu yaşıyorlar.
Bugüne kadar hangi tür çömlekleri ürettiklerini ve çömleklerde Sır’lamanın halen yapılıp yapılmadığını soruyorum. “ daha önceleri Turşu ve Su küpü, peynir Çömleği,, Su Künkü, Baca Künkü, Yoğurtluk, Saksı, Güveç, Su destisi…çok yapılırdı. Küpler ve çömleklerin içi sırlanırdı. Çünkü, sırlı çömlekler içine konulan ürünün suyunun çabuk çekilmesini önler. Yiyecekleri daha uzun süre koruyor”
"Süreyan" denilen kurşun tozundan yapılan sırlama artık yapılmıyor.
Çünkü, küp ve diğer çömlekler yerine bugün en fazla Güveç kapağı, Su desdisi, Saksı, Akvaryumluk süs çömleği, vazolar, çiçeklik… yapılıyor, ayrıca talebe göre de üretim yapılabiliyor. Çömlekten yapılan darbukaları gösterip, “Bu çömlek darbukalar sesleri daha iyi veriyor ve bunlardan da özel sipariş alıp yapıyoruz.”diyorlar.
Konya’da ki dedelerinin topraklarından ismini alan Sille Taşı yoğun ateşte erime ve çatlama yapmadığı için ocakların zemininde bu taş kullanılıyor ve altına çam odunlarından yanan ateşle fırındaki çömlekler 3-4 gün hafif ateşte, son gün ise yoğun ateşte pişirilerek pazarlanacak hale getiriliyor...
Tabi, çömlekçiliği öyle basitçe anlatıp geçmek kolay, önce balçık toprağını bulacaksın, ocağın bulunduğu alana getireceksin. Havuzlarda bu toprağı karacaksın. Dinlendirdikten sonra içeride yeniden makinayla ve de çiğneyerek havasını alacaksın ondan sonra da tezgaha getireceksin. Sanatsal ellerin dokunuşuyla istenilen şekili vereceksin…
Bu emekte en büyük malzemeleri "Sahtiyan" denilen şekil vermek için kullanılan küçük el aleti ve kesmek için kullanılan tel ile hünerli eller…
Ortaya çıkan ürün daha sonra kurumaya bırakılıyor. Kuruduktan sonra dış yüzeylerindeki kalan tortu filan var ise yeniden çamurla sıvanarak yardımıyla temizleniyor. Ondan sonra tekrar kurumaya bırakılıyor ve son olarak pişirmek için fırınlanıyor…
Yok, olmaya yüz tutan meslekler arasında yer alan Çömlekçilik konusunda Turizm Bakanlığı’da ilgisiz kalmış olup, Ankara’da tek olan çömlekçi kardeşlerin sorunlarına çözüm üretememiş, hatta teşvik edici hiçbir çaba sarfetmemişlerdir.
Bazı televizyon kanallarında programlara konu olmuşlar ancak yetkililere yine seslerini duymamıştır. İkbal Gürpınar’ın diyar diyar programında, Kanal A da Gafur Uzuner’in Gezelim tozalım proğramında, TV360’da Lokman Bizimle programında yerinde çekimlerle kamuoyuna tanıtılmıştır.
Ayrıca, Gölbaşı Göller, Andezit ve Sevgi Çiçeği Şenliği’nde 2009-2014 yılları arasında yer alarak ilçenin değerleri arasında tanıtılmış , 3 yıldır şenlik yapılmadığı için sadece Velihimmetli’deki Atölye ve ocakta kendi hallerinde yaşamaya bırakılmıştır.
Ancak, her yıl kutlanan Ahilik Haftası gibi etkinliklerde hatırlanarak gerek Esnaflar Odası Başkanlığı, gerek, Hükümet yetkilileri ve Belediye yetkilileri tarafından verilen plaketle ödüllendirilen çömlekçi kardeşler sorunlarının halen çözülmediğini belirtiyor.
Hatta, şu anda Başbakan Yardımcısı olan Nurettin Canikli milletvekili iken ziyaret eder. Hatta, çeşitli çömlek siparişleri de verir. Çömlekçi kardeşlerin sorunlarını dinler ve çözümü için yasal mevzuat çıkarılması için uğraşacağını da söyler.
Ancak, bir türlü yasal düzenleme yapılamaz. Nurettin Canikli sipariş ettiği birçok desti ve diğer çömleklerin ücretini ödemek ister ancak gönlü gibi eli de cömert olan Konyalı çömlekçi kardeşler kabul etmez, “hediyemiz olarak kabul edin”derler.
Kimbilir, unutulmaya ve yok olmaya yüz tutmuş bu mesleğin aynı zamanda sağlıklı ve doğal yaşamın da bir parçası olması açısından ister yerelde, ister genel de bir yetkili bu çığlığı duyarda harekete geçer diye halen umutlarımız var.
Ve bugün çömlekçi kardeşler İbrahim, Ahmet ve Mustafa evli barklı hepsi çoluk çocuk sahibi. Biz okuyamadık ancak çocuklarımız okusun demiş ve üniversitelere göndermiş okutmuşlar. 2’si biyoloğ, Kamu yönetimi, Tarih… üzerine ancak çoğu işsiz. Bilgisayar üzerine mezun olan özel şirkette çalışıyor. Kamu da çalışanları hiç yok.
Anlatılacak daha başka konularda var ancak hikayeyi burada bitirmek istiyorum...
Uzun bir yazı olduğunun farkındayım ancak yavaş yavaş okuma alışkanlığını da kazanmak ve kazandırmak durumundayız ki hikayelerimiz hep yaşasın, öykülerimiz hep var olsun ki geleceğimize ışık saçsın…
Gölbaşı’nın katma değeri olan çömlekçi kardeşlere sağlıklı ve huzurlu bir yaşam diliyorum.
07 Nisan 2017
Açıklama:
1-1919 yılı Kurtuluş savaşı zamanı Haymana Kaymakamı Ali Cemal Bardakçı ile Gölbaşı'nda desdi ocaklarından sonra Çift Horoz Tuğla ve Kiremit Fabrikası'nı kuran Recep ve Mustafa Bardakçı kardeşlerin akrabalığı yok.
2- Tuğla ve kiremit fabrikasından dolayı "Fabrika Caddesi" isminin verildiği cadde, DR.Cevdet Kara belediye başkanlığı döneminde meclis üyelerinin oybirliği ile o dönem Diyarbakır'da şehit edilen Şehit Ali Gaffar Okkan Caddesi" olarak değiştirilmiştir.
Bu caddenin bir bölümü yine Fabrika Caddesi olarak yaşatılabilir ve Gölbaşı tarihi birikiminden koparılmaması gerekirdi